Doç. Dr. Aybeniz Rahimova


`Her halikarda bilim`

`Üzüntümüz ne nicelik ne de nitelik bakımından onlara asla yaklaşamamız,tesellimiz ise onların varlığıdır`


 

UNUTMAYALIM

 
 
 
 
Türk dünyasının bilim adamları dizisinden - elli üçüncü yazı

 

*BAKÜ MEKTUBU*

 

Onu herkes Azerbaycan edebiyat bilimciliğinin ağabeyi olarak görmüş ve kabullenmişti.Burada sözkonusu yaş bakımından ağabeylik değil tabii ki.Onun ağabeyliğinin başında mükemmel eğitimi,bilim alanındaki kariyeri,kurum yöneticiliği kabiliyeti önem arzediyordu;fakat belki bu vasıflardan da önce bizim onun iki özelliğini ön plana almamız gerekir:birincisi-dünyaca ünlü oyun yazarımız,aydınımız,rus işgalinden sonraki milli örgütlenmemizin simge ismi Cafer Cabbarlı`nın hayatının ve eserlerinin araştırlması alanında otoriteye sahip olması ve ikincisi- 1950`de baskılara dayanamayarak atardamarını kesmek suretiyle intihar etmiş milli filozofumuz,Ord.Prof.Dr,Haydar Hüseyinov`un aleyhinde yazı yazmayı redetmesi ve hayatının yedi senesini bu onurlu,şerefli direnişin getirip geldiği sıkıntıyla geçirmesi onun biyografisinin gururverici sayfalarını teşkil etmektedir.Kendisi 1950`de almış olduğu bu pozisyondan dolayı da örnek bir şahsiyet olarak bilim tarihimize ismini yazdırmıştır.Hanımı ve yetiştirdiği iki evladının da bilim ve aydınlık tarihimizde bıraktıkları izler onun hizmetlerinin tamamlayıcı unsurlarıdır.Yıllar geçtikçe şunu görmekteyiz:onun çalışmalarını edebiyat bilimciliğimizin tarihinden çıkardığımızda kocaman bir boşluk oluşacağı gibi bizzat kol kanat gererek yetiştirdiği önemli bilim insanların listesi de bir hayli kısalacaktır.Ord.Prof.Dr.Mammad Arif Dadaşzade`den bahsettiğimizi Azerbaycan okuru zaten anlayacaktır,sıra onu Türk okuruna tanıtmaya geldi.

 

/resimler/2021-2/19/1909209217643.jpg

 

10 Haziran 1904`de Bakü`de doğdu; köken olarak kalbi sosyalist rejimin baskılarına dayanamayarak otuz beşyaşında hayatını kaybetmiş Cafer Cabbarlı`nın ve sosyalizmin kanlı infaz yılı olan 1937`nin kurbanlarından ünlü şairimiz Mikail Müşfik`in de danyaya göz açtıkları dağlık bölgemiz Hızı iline dayanıyordur.İlk ve ortaokulu Bakü`nün o dönemdeki en iyi eğitim veren Rus-Tatar okulunda okuduktan sonra lise eğitimini 5.dereceli sovyet okulunda almıştır.1925-1930 yılları arasında o dönemde dünyaca ünlü Şark bilimcilerinin görev yaptığı Azerbaycan Devlet Üniversitesi`nin Şarkiyat fakültesinde okumuş,başarıyla mezun olunca Moskova`daki Sovyet Şark Halkları Enstitüsü`ne doktora eğitimne gönderilmiştir.1930`lu yıllardan bir yandan Azerbaycan Devlet Eğitim Üniversitesi`nde doçent kadrosunda dersler veren Dadaşzade,1930 yılında atandığı Halk eğitim bakan yardımcılığı görevini 10 sene aralıksız sürdürmüştür.Bizim için vatan savaşı olan ikinci dünya savaşının başlamasıyla `Vatan uğruna` isimli edebiyat dergimizin(günümüzün aylık `Azerbaycan` dergisi) genel yayın yönetmenliğini yapması uygun görülmüştür.

1944 yılında doktora tezini,1954`te ise profesörlük teziniz savunmuş,1958`de Ord.Prof.Dr.titrine layık görülmüştür.Bir dizi devlet ve üniversite görevine ek olarak 1939`da SSCB Bilimler Akademisi Azerbaycan Biriminin Edebiyat Araştırmaları Enstitüsü müdürlüğünü atanan Mammad Arif Dadaşzade tüm telkin ve baskılara rağmen milli filozofumuz Ord.Prof.Dr.Haydar Hüseyinov`un aleyhinde onu suçlayıcı yazı yazmayınca Azerbaycan aydınlarının haksız yere infaz edilmesinde baş rolü oynamış komünist idarenin başı Mir Cafer Bağırov`un doğrudan talimatıyla tüm öteki idari görevlerinden alınmıştır.Tek partili rejimin olmazsa olmaz koşulu Komünist Parti üyeliğinn yanısıra Yazarlar Birliği üyeliğinden de atılan Mammad Arif Dadaşzade 1956`da hakların iadesi ve rehabilitasyon sürecinin başlamasıyla Edebiyat Araştırmaları Enstitüsü müdürü görevine yeniden getirilmiştir.İlerleyen dönemde bilimsel araştırmaların merkezi konumundaki Bilimler Akademisi yönetimine de seçilen Mammad Arif Dadaşzade dil ve edebiyat bilimciliğimizin gelişmesine yapısal ve kurumsal bakımdan da büyük destek vermenin yanısıra sosyalist rejimin en prestijli kurumlarından olan Yazarlar Birliği`nde üstlendiği Eleştiri bölümü başkanlığını da bir ağabey tavrıyla başarıyla sürdürmüştür.

Ord. Prof. Dadaşzade henüz 1930`lardan başlattığı Azerbaycan edebiyatını SSCB sath-I mailinde tanıtma çalışmalarını 1960`ların başlarından azami derecede hızlandırarak Moskova`nın prestijli yayınevlerinde konuyla ilgili önemli araştırma kitapları yayınlatmıştır.Ord.Prof.Dr.Dadaşzade, Moskova`da milli edebiyat örneklerini yayınlayan iki yayınevinin yönetim kurulunda bulunmasının yanısıra uzun yıllar Azerbaycan Bilimler Akademisi`nin yayınladığı aylık bilim dergisinin de yayın yönetmenliğini yapmış,Terminoloji komitesi başkanlığını yürütmüştür.Edebiyat bilimciliğimizin tarihinde ilk kez yayınlanan ve günümüzde de hepimiz için ana kaynak niteliği taşıyan üç ciltlik `Azerbaycan edebiyatı tarihi`nin yazılmasının ve yayınlanmasının en büyük destekçisi de Ord.Prof.Dr.Dadaşzade olmuştur.O,Azerbaycan edebiyatı üzerinde bin beş yüz sayfayı aşkın incelemelerini üç cilt halinde 1967-1970 yılları arasında yayınlatarak edebiyat bilimciliği alanında o dönemin en verimli çalışan bir bilim insanı olduğunu da kanıtlamıştır.Daha sonra Bakü`de ve Moskova`da rusça yayınlanan kitapları edebiyatımızın Doğu bloğu ülkelerinde de daha yakından tanınması için önemli kaynak niteliği taşımıştır.Rusça ışık yüzü görmüş `Azerbaycan edebiyatı tarihi` kitabının 1974`te Azerbaycan`ın Devlet ödülüne layık görülmesi Ord. Prof. Dr. Dadaşzade`nin çalışmalarına verilmiş yüksek değerin ifadesi olarak kayıtlara geçmiştir.1960 yılında Onursal Bilim İnsanı payesini de alan Ord.Prof.Dadaşzade iki dönem Bakü Beledye Meclisi üyeliğine seçilmiştir.1963 yılında milletvekili seçilen Mammad Arif Dadaşzade,1967 yılına kadar Azerbaycan Yüksek Konseyi (Senatosu) başkanlığı görevini başarıyla yerine getirmiştir.Yetmişinci doğum yılı dolayısıyla Ord.Prof.Dr.Mammad Arif Dadaşzade`nin edebiyat bilimciliği alanındaki faaliyetlerine ışık tutan `Sovyet edebiyat bilimciliğinin aktüel konuları` isimli kitaba kendisinden sonra gelen kuşağın temsilcilerinin makaleleri dahil edilmiştir.27 Aralık 1975`de hayata gözlerini yuman Ord.Prof.Dr.Mammad Arif Dadaşzade Azerbaycan`ın mühim fikir ve düşünce insanlarının,devlet adamlarının uyuduğu Devlet mezarlığında toprağa verilmiştir.

 

/resimler/2021-2/19/1911536720704.jpg

 

Edebiyat dünyasına 1920`lerin başlarında adım atan Mammad Arif Dadaşzade,ilk denemelerini şiir ve öykü yazarak gerçekleştirmesine rağmen gördüğü eğitimle edebiyat blimcilği alanına yönelmiştir.1930`ların başlarında rus edebiyatı alanında Azerbaycan`ın en iyi uzmanlarından biri olarak kendini gösteren Dadaşzade,dünya savaşı yıllarında da bu alandaki çalışmalarını sürdürerek hem çevriler yapmış ve hem de rus edebiyatı klasikleriyle ilgili bilimsel kitapların altına imzasını koymuştur.O dönemde Dadaşzade`nin ruscadan çevirdiği iki kitabı; Erich Maria Remarque`ın `Batı cephesinde değişen bir şey yok` romanı ve Leo Tolstoy`un dört ciltlik `Savaş ve barış` romanının ilk iki cildini özel olarak not etmemiz gerekir. Çünkü bu çeviriler sonraki dönemlerde de defalarca yayınladığı gibi zamanla dilde yaşanan kelime ve uslup değişikliklerine rağmen günümüzde de kalitesini muhafaza etmektedir.

1930-1950 yılları arasında klasik ve dönemin güncel edebiyatı üzerine de araştırma ve eleştiri yazıları kaleme alan Mammad Arif Dadaşzade`nin edebiyat bilimciliğimizin araştırma dalında altına imzasını attığı en önemli eseri,kuşkusuz,`Cafer Cabbarlı`nın hayatı ve yaratıcılığı` kitabı olup,profesörlük tezi olarak kaleme aldığı bu detaylı inceleme Cafer Cabbarlı üzerinde sonraki dönemlerde yazılmış makale ve kitaplar için temel kaynak ve yol gösterici niteliği taşımıştır.Türk okuru Cafer Cabbarlı`nın kimliğini merak edeceğinden şu kısa bilgiyi paylaşmak faydalı olacaktır: istiklal mücadelemize kalemiyle misilsiz hizmetlerde bulunmuş ve henüz genç yaşlarındayken `Trablus savaşı`,`Edirne`nin fethi` gibi dram eserlerinin altına imzasını atmış ünlü yazarımız Cafer Cabbarlı,rus işgalinden sonra örgütlenen gizli direniş harekatının da önderlerinden biri olmuştur.Milli aydınlanma yolumuzda emsalsiz eserler kaleme alan Cafer Cabbarlı 31 Aralık 1934`te henüz otuz beş yaşındayken kalp krizinden hayatını kaybetmiş ve arkasında bıraktığı zengin edebiyat mirasının bir kısmı sovyet döneminde `yasaklı eserler` listesinde bulunmuştur.

Mammad Arif Dadaşzade ilk kez Cafer Cabbarlı`nın hayatını ve Azerbaycan`da o dönemde yasaklanmayan eserlerini kapsamlı şekilde tahlil eden bir bilim adamı ünvanını kazanmıştır.Türk okurunun bilmesi bakımından şunu da ekleyelim ki, yer altındaki ulusal direnişimizi örgütleyen başka bir şahsiyet ve Cafer Cabbarlı`nın en yakın arkadaşı Mirza Bala Mehmetzade 1923 yılında Türkiye`ye gitmeye muvaffak olmuş ve istiklalimizi yeniden kazanmamız uğruna kaleme aldığı makale ve kitaplarla çok önemli rol oynamış bir fikir adamı olarak tarhimizdeki yerini almıştır(ö.t.1959-İstanbul.) İşte ne kadar simgesel bir durum ki,biz istiklalimizi yeniden kazanmak için aktif mücadeleye başladığımızda okuduğumuz en mühim eserler Cafer Cabbarlı`nın sovyet rejiminde yayınlanmayan `Edirne`nn fethi`,`Trablus savaşı` ve Mirza Bala Mehmetzade`nin `Milli Azerbaycan harekatı`(ilk baskısı Berlin 1938) eserleri olmuş,Ord.Prof..Dr.Mammad Arif Dadaşzade`nin Cafer Cabbarlı üzerine yazdığı inceleme kitabı ise istiklal mücadelemizde aydınlanma süreçlerinin en önemli anganjman olduğunu bize gösteren bir yapıt olarak karşımıza çıkmıştı.Yani,bu bakımdan bir şair,öykü ve oyun yazarı Cafer Cabbarlı`nın sovyet döneminde yasaklanmış eserlerinden bizim haberdar olmamamıza rağmen,kuşkusuz,,Ord.Prof.Dr.Mammad Arif Dadaşzade o eserlerden haberdardı ve günün koşullarında o eserlerle ilgili incelemelerini bilim dünyasıyla paylaşamamasına rağmen Cafer Cabbarlı`yla ilgili isabetli araştırmalarını ömrünün sonuna kadar aksatmamayı uygun görmüş ve ilerleyen dönemlerde toplumun Cabbarlı`ya daha fazla sarılacağını öngörmüştü.İşte sovyet dönemi aydınlarımızda bulunan çoğu zaman açık şekilde ifade edemedikleri bu bilinçaltı bağımsızlık duygusunun şifrelerini yeniden bağımsızlık mücadelesine kararlı biçimde başladığımızda çözebildk,onları anladık,saygı duyduk.Onlardaki nicelik ve niteliği günümüz bilim dünyasında yakalamak ne,onlara yaklaşmanın imkansız olduğunu hergün hissediyor,görüyor,bir yandan üzülüyor,öte yandan seviniyoruz.

Üzüntümüz artık ne nicelik ne de nitelik bakımından onlara asla yaklaşamamız,tesellimiz ise onların varlığıdır.Ord.Prof.Dr.Mammad Arif Dadaşzade`nin farklı bir özelliği de oğlunu bu alanda yetiştirmesi olup,Prof.Dr.Araz Dadaşzade`yi bu dizinin sonraki yazılarının birinde kaleme alma hakkımı saklı tutarak babasına da kendisine de Allah`tan rahmet diliyoum.

 

 

RUMLAR TÜRKİYE’Yİ SUÇLAMAK İÇİN BAHANE YARATMAĞA ÇALIŞIYORLAR

Suriye jeopolitiğinin değişen doğası

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım

David Stepanyan: Ermenistan-Türkiye sınırı er ya da geç açılacak... Husumet sayfasının çoktan kapanması gerekirdi

Hiçbir sıkıntı bizi yarı yolda bırakamaz

Bakan Fidan'dan dikkat çeken açıklamalar: Esad ile görüşmeye hazırız

Elhan Mehdiyev: Azerbaycan, Rusya'nın pozisyonuna karşı çıkmayı düşünmüyor

Coni niye Kıbrıs’ta?

Kanlı 12 Eylül darbesinin üzerinden 44 yıl geçti