Celal Tahir


Masonlar ve Modern Zamanlar

Spekülatif masonluğun ortaya çıkışı, Masonluktaki dejenerasyonun yani aslından ve asli işlevinden uzaklaşmanın başlangıcıdır. Ve bu bir kırılma noktasıdır.


 

Celal Tahir

İnsanlığın son beş yüz senesinin hakikatinin öğrenilmesi için, modern zamanların beş devriminin yeniden ve akademik dogmaların tahakkümünden azade ele alınması gerekir. Modern zamanların bu beş devrimi, ABD, Fransız, Bolşevik, Kemalist ve Çin devrimleridir. Ayrıca Gül-Haç İllimünatı, Masonluk, Tapınak şövalyeleri gibi cemiyetlerin Modernitenin inşasında ve bugününde oynadığı rolü anlamamız gereklidir. Ancak mesele kasden sulandırılmaktadır. Modern toplum bir yanıyla-görünürde, maneviyatın dolayısıyla da manevi otoritenin dışında tanımlanır. Ancak bu böyle olmakla birlikte modern dünyada da bir tür manevi otoriteden söz edilebilir. Lakin bu manevi otorite, karanlık maneviyat veya tersine karşıtına dönmüş manevi otorite diyebileceğimiz yapılardır.

Bunlar, Masonluk ve türevleri, Tapınak Şövalyeleri, İllimünatı ve Gül-Haç vd´dir. . Günümüzde bunların birçok değişik türü vardır. Esas mesele ise bir tür yer altına çekilmiş diyebileceğimiz o tersine dönmüş manevi yapının neden ve nasıl böyle bir mahiyet ve işlev yüklendiğidir. Bu bağlamda Masonlukta Operatif masonluğun yanında, spekülatif -kabul edilmiş masonluğun ortaya çıkışı önemlidir. Çokça sözedilen diğer bazı cemiyetlerin modern dünyadaki rolleri ve asli işlerinden uzaklaşmaları da bu bağlamda anlaşılabilir. Ancak bu yazıda öncelikle, Masonluğun asli işlevinden uzaklaşması ele alınacaktır.

Spekülatif Masonluk Ve Masonluktaki Kırılma

Masonluk mimarların, kalfaların, ustaların, duvarcıların zanaatkâr locası, bir mimari inisiyasyonken, nitelik değişimine uğramıştır. Modern masonluk İskoçya´da, Anderson Nizamnamesiyle yeniden doğduğunda, duvarcılıkla, mimariyle, inşaatla ilgisi alakası olmayanlar da mason localarına alınmaya başlanır. Bunlara normlara uygun geleneksel operatif masonlardan ayrı olduklarından, spekülatif masonlar denilmiştir. Bu Modern masonluğun kadim masonluktan farkıdır.

Masonların dediği gibi, iki tür Masonluk vardır. Operatif Masonluk duvar ustalığıdır, bilfiil mimariyle mimari inisiyasyon ile alakalı olanlardır. Spekülatif masonlar ise inşaatla-mimariyle alakası olmadığı halde, mason locasına kabul edilen kişilerdir; bir yazarın, bakkalın, siyasetçinin vb “ biz seni Masonluğa kabul ediyoruz” denilerek, Mason olmasıdır. Loca´nın ismi bu yüzden ‘Hür ve Kabul Edilmiş Masonluktur. Operatif masonluğun yanında, spekülatif masonluğun ortaya çıkışı, Masonluktaki dejenerasyonun yani aslından ve asli işlevinden uzaklaşmanın başlangıcıdır. Ve bu bir kırılma noktasıdır. Bu kırılmadan sonra Masonluk, duvarcılık mimarinin yanında başka her işle de uğraşmaya başlar. Dünya işlerine, siyasete, üniversiteye, orduya, ticarete müdahale etmeye, hayatın can damarlarına el atmaya başlarlar.

Bunlar Batı´nın yoldan çıkmış inisiyatik teşkilatlarıdır. Yoldan çıkmalarının sebebiyse, inisiyatik tahakkuk imkânının ilahi kudret tarafından kapanmış olması olmalıdır. Yüzlerini, dolayısıyla da hedef gaye ve gayretlerini dünyaya çevirmiş olmalarının sebebi bu olmalıdır. Yani Batı´nın inisiyatik yapıları için söylenecek olan, manevi tahakkuk imkânın Hıristiyan Batı´nın inisiyatik cemiyetleri için önemli ölçüde kapanmış olmasıdır.

Bunun neticesi, onların ara âlemler diyebileceğimiz âlemlerin birtakım varlıklarıyla irtibata girmeleri olabilir. Ve bunlarla birtakım olağanüstü süreçler yaşamaları ve bunu hakiki maneviyatın yerine geçirmeleri sonucunu vermesi, ihtimal dâhilindedir. Bu da 19.yydan itibaren ve günümüzde de Spiritüalizmin ve Medyumluğun birçok çeşitlerinin yaygınlaşmasıyla irtibatlıdır. Ve bu da Hollywood´un Hayalet, Ruh çağırma gibi korku gerilim filmlerinin ortaya çıkışını ve yaygınlığını açıklayan bir husustur. Bu manevi tahakkukun üst kademeleri kendilerine kapalı olan Batılı inisiyatik cemiyetlerin ara âlemin bu tür unsurlarıyla irtibata girip onları bazı süreçleri yaşamalarıyla alakalıdır. Zaten bunun ve sihir, büyü gibi işlemlerin dışında, üst-manevi âlemlere nüfuz edebilmelerinin yolları kendilerine kapalı olmalıdır.

Beri yandan tarihte çok defa birçok Bâtıni ekollerin dönem dönem yoldan çıktığı bilinir. Ama bunun bu kadar geniş bir sahada ve de zamanda tasarruf sahibi olduğu pek söylenemez. Bu durumda Masonluk ve/veya bazı benzeri masonik yapıların ve sonradan ortaya çıkan bunlarla irtibatlı olan Gül-Haç, İllimünatı gibi teşkilatların Batı Avrupa´da tasarruf sahibi olabilmesi hatta hayatı domine edebilmesinin sebepleri izah edilmelidir.

İsevilikten Hristiyanlığa

Evvela, bu sebeplerden biri müesses Hristiyanlıkta bir şeriatın olmamasıdır. Hıristiyanlığın kendisinin bir manada bir tür Yol-tarikat olmasıdır. Hıristiyanlığın Musevi şeriatına Tevrat´a tâbi olmasıdır. Mesele buradadır. Zeminlerden birisi de budur. Şeriat olmayışından kaynaklanan bu eksik olan yön Roma hukuku tarafından tamamlanır. Bu günkü müesses Hıristiyanlığın kurucusunun Aziz Pavlus olduğu söylenilir. Bir diğer yandan da İseviliğin bu günkü müesses Hıristiyanlığa dönüşümünü gerçekleştiren başlıca kişilerden biridir.

Aziz Pavlus bunu nasıl gerçekleştirmiştir? Burada, çeşitli inanışlarda dinlerde görülen batını sapmalardaki ortak bir özellik kendini göstermektedir. Aziz Pavlus, İsa Mesih´in çarmıha gerilip öldükten sonra yeniden dirilerek insanlığın kurtuluşunu müjdelediğini- haber verdiğini söyler. Bundan sebeple, İsa Mesih´in takipçileri için bir şeriat, daha doğrusu İseviler için geçerli olan Yahudi/Musevi şeriatını takip etmenin/ona riayet etmenin artık geçerli ve gerekli olmadığını beyan ve ilan etmektedir. Onu yerine farklı bir çağda geldiği için emir ve yasakları nisbeten daha hafif olan Nuh A.S.´ın şeriatını getirir.

Bu, özellikle putperestlikten gelenleri, Anadolu Yunanistan ve Balkanlardaki birçok inanıştan gelen kimseleri, kucaklayıcı bir inanışı ortaya koyacaktır. Çünkü bu durumda domuz yeme yasağı, sünnet olma gerekliliği gibi emir ve yasakların dışında kalacaklardır, bunlardan muaf olacaklardır. Hakikaten her heterodoks sapma, şeriatın kurallarını ihlal etmenin dışında ve üstünde onu iptal etmeye yönelir, bu muhtelif gerekçelerle gerekçelendirilir. İseviliğin, Hıristiyanlığa dönüşmesinde Aziz Pavlus´un oynadığı rolün bu yönünü görmek gereklidir.

İslam tarikatlarında da şayet tarikat erbabı şeriata -hatta azami- itina göstermiyorsa ortada sorun var demektir. Bu bilinir ve söylenir. Böyle olduğu için, bir; oradaki inisiyatik teşkilatlar yoldan çıkabiliştir. Ve yine aynı sebepten yoldan çıktıktan sonra yaşayacakları zemini de bulmuşlardır. Dolaysıyla saptıktan sonra da bir uygarlık inşa etmelerinin toplumsal zemini de ortada mevcuttur. Mevcut olan bir zeminin üzerine de bildiğimiz Modern Batı uygarlığı inşa olunur.

Ezoterik-Gizli Cemiyetlerin Avantajları

Ancak bu yapıların diğer cemiyetlerden insanlardan ve diğer dünyevi birtakım örgütlerden, gruplardan en az üç ciddi farklılığı ve avantajı mevcuttur. İlkin, normal insanlarda çoğunlukla görülmeyen batıni ilimlere – belirli bir ölçüde - sahip olmalarıdır. İkinci olarak, normal insanların kolay kolay bilemeyeceği bir örgütlenme ve hayata nüfuz etme bilgilerine ve tekniğine sahip olmalarıdır. Ve de üçüncüsü bu, üstatlarının mutlak otoritesine tâbi bir örgütlenmedir. Masonlukta üstadı muhteremin mason biraderler üzerinde tartışmasız ve mutlak bir otoritesi vardır. Her ne istenirse yerine getirilmesi gerekir. tüm bunlar Ezoterik-Gizli Cemiyetlerin çoğu için de geçerlidir. Mason locaları ve diğer birtakım gizli cemiyetler modern dünyadaki bu tür avantajlarını kullanarak modern dünyaya nüfuz ederler. Dünyevileşme budur.

Manevi Otoritenin Taklidi Ve Müslüman Masonluğu

İnisiyatik-manevi yapılar hem İslam geleneğinde hem de bütün geleneklerde davet usulüne göredir. Esasen tarikat dişil bir yapıdır. Çünkü tarikatta müridin iradesi esastır. Zaten, mürid, irade eden demektir. Önce talip gelir talep eder. Bu durumda mürşid ile mürid arasındaki ilişkide mürşidin işlevi dişil mahiyettedir. İnisiyatik teşkilatların, İslam geleneğinde tarikatların, dünyayla ilgilenme şekilleri değişmeye başladıktan sonra bu özelliği kaybolur. Çünkü dünya işleri, devlet, siyaset, ticaret işleri, özellikle devlet işleri, aktif mahiyettedir. Burada sözkonusu olan yüzeysel manada paraya, güç ve iktidar ilişkilerine yönelmek değildir. O da önemlidir; ama ondan öte bu yönelim ortaya çıktığı zaman tarikat kendi alanının dışına çıkar ve başka bir alana girer. Ve doğrudan doğruya bir işlev ve mahiyet değişikliği olur. Tarikat dünyaya ve devlete müdahil olduğu zaman işlevi akabinde tedricen mahiyeti de değişir. Ve eril bir mahiyet kazanır, çünkü devlet erildir. O yüzden devlete baba denilir. O sebepten manevi yapılarla devlet arasındaki irtibat doğrudan değil dolaylı olmalıdır.

Manevi yapılar ve önderler devlet adamlarına ve devlete yol göstermeli, akıl vermelidir. Doğrudan kendileri onun iş ve işlevini yüklendikleri zaman hem manevi yapının mahiyeti ve işlevi değişir, yönü de değişir. Ve mertebeler birbirine karışır. Bu zaten başlıbaşına oldukça tehlikeli bir durumdur. Burada söz konusu olan basit manada paraya, dünyaya dalmak değildir. Mesele Ahlak ve Edep kaidelerine dikkatle riayet edilmediğinde yapısal bir dönüşüm olmasıdır. Batıda masonluğun ve diğer batılı inisiyatik cemiyetlerin başına gelen budur. Manevi otorite, kişinin manevi tekâmülü ve manevi tahakkuku yolunda kullanıldığında yerindedir. Mürşidin otoritesi özellikle bu sahada geçerlidir. Bazen bir iş/husus kişinin manevi tekâmülüne engelse, mesela hiç kasaplık yapmaması/hayvan kesmemesi gereken bir kişi hayvan kesiyorsa, o kişiye mürşid ‘sen hayvan kesmeyi bırak´ diyebilir. Lakin mürşid ve/veya cemaat reisi ve/veya masonluktaki üstad-ı muhterem manevi sahada geçerli olması gereken otoritesini kişinin manevi tekâmül ve manevi tahakkuk gayesi ile irtibatlı da olmadan, dünyevi sahada tatbik ederse; işte bu dejenerasyonun ikinci ve ileri safhasıdır. Masonluğun dünyevileşmesi budur.

Benzeri durum bazı Müslüman cemaatlerde de görülmektedir. Burada can alıcı mesele şudur: bazı cemaatler tarafından, bir tarikat usulü ve tarzı ile ve de bir tarikat şeyhinin otoritesi mot a mot taklit edilmektedir. Onun otoritesi kullanılmakta ve onun gibi tasarrufta bulunulmaktadır. Bu şekilde bir cemiyet tarikatın yerine geçer. Ama tarikatın yapmayacağı bir iş yapar; siyaset ve ticaretle ilgilenir. Yalnız siyaset ve ticaretle ilgilenirken bir tarikat otoritesi gibi davranır; mesele budur. Oysa Şeyh efendinin tasarrufu manevi alandadır. Şeyhin kişiye manevi tekâmül yolunda rehberlikte mutlak bir tasarruf hak, salahiyet ve vazifesi vardır. Olan ise bu hak ve yetkiyi Bâtıni alandan zahiri alana taşımaktır. Dünya işlerine, bir manevi otoritenin taklidi suretiyle, müdahale ve tasarrufta bulunmaktır. Bu bir hak gaspıdır. Aksi halde normal bir cemiyette böyle bir otorite olamaz. Orada, en fazla siyasi ve ticari dayanışma olur. Sorun bundan kaynaklanır. Bu ise bir tür Müslüman Masonluğudur!

İsimsiz Merkez

Merkezdeki teşkilat ve teşkilatlar hakkında teferruatlı akıl yürütmelerde bulunmak, bir takım bilgiler vermek çok lüzumlu değildir. Hatta bu tür bilgilere çoğu durumda yönlendirilmiş, yalan yanlış bilgilerin karışmış olması kuvvetle muhtemeldir. Genel olarak karanlık süreçleri idare eden gizli cemiyetler aslı ilahi, olan bazı cemiyetlerin, Masonluk gibi, Tapınak Şövalyeleri gibi, dejenere olmuş halleridir. Bunun haricinde asıl merkezi bilinmesi mümkün değildir. Bunun sebebi çok iyi gizlenmeleri de değildir. . Merkezdeki teşkilatın isimsiz olması iktiza eder, çünkü merkezdeki teşkilat bizatihi karanlık olduğu için, prensip itibarı ile karanlığın kurduğu teşkilatın ismi olamaz. Ve çünkü şeytanın müstakil varlık alanı yoktur. Yaratma edimi bizatihi Allah´ın bir edimi ve hususiyeti, bölünemez, parçalanamaz devredilemez bir hususiyetidir. Aksi halde doğrudan şirk alanına girilmiş olunur. Şeytan, Satan, Lucifer yani karanlıklar prensinin bu tür bir özelliği yoktur. Tam da bu sebepten kaosu idare eden “amir merkez” “hakiki merkez” değildir. Sadece hakiki merkezin taklididir. Bizatihi kaosun idare edicisi de kaosun bir parçası olmak durumundadır. Teşvik ettiği yaygınlaştırdığı kaos bizatihi teşvik edeninde içine de mutlaka sirayet eder. Daha doğrusu onun varlığında, zihniyetinde, ruhunda içkindir. Ve bu sebepten nihayetinde onu da parçalayacaktır. Bu sebepten sürecin belli noktalarında, blok gibi görünen, koalisyon güçlerinin, Siyonistlerin, İngilizlerin, Amerikalıların, Almanların, Rusların ve birtakım gizli cemiyetlerin birbirine düştükleri ve parçalandıkları görülebilir. Hatta buna hazırlıklı olmak gerekir. Ondan sebeple de bu konular hakkında bu akıl yürütmeler çok manalı değildir. Daha ziyade önümüzde olan ne ise bunlar hakkında isabetli teşhis maksadıyla analiz ve sentez yapmak, hedefle irtibatlı bir istikamet tayini için açık sahih fikirlere ulaşmaya çalışmak, daha yerinde olacaktır.

(celaltahir@gmail.com)

 

"Vefa"nın sadece bir semt ismi olmadığını kanıtlamak için... Silah almak mı?

Suriye denkleminde son durum

"Suriye, Türk himayesine giriyor"; "İsrail ve Türkiye çıkarları Suriye'de çatışıyor"

"Erdoğan'ın ısrarcılığı, Colani'nin başarılı olup olmayacağı netleşmeden Suriye haritasında değişikliğe neden olabilir"

Esad sonrası Suriye: Rusya'nın Ortadoğu'da kriz stratejisi ve Türkiye'nin yanıtı

Yeni Suriye denklemi nasıl olacak?

RUMLAR TÜRKİYE’Yİ SUÇLAMAK İÇİN BAHANE YARATMAĞA ÇALIŞIYORLAR

Suriye jeopolitiğinin değişen doğası

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım