Doç. Dr. Aybeniz Rahimova


Mirza Ordinaryüs Prof. Dr. Feyzullah Kasımzade

“Tabiatı itibariyle çok mütevazi ve hadsiz derecede sakin bir insandı. Fakat bu sakin tabiatıyla, çok derinden akan nehirleri andırıyordu.”


UNUTMAYALIM - Türk dünyasının bilim adamları dizisi - Onüçüncü yazı

 
 
 
 
 

BAKÜ MEKTUBU

 

 

“Mirza”lık yapan Hoca Nasrettin”den bir gün birisi Bağdat”a mektup yazmasını rica eder.Yanıtı “Hayır, Bağdat çok uzak, gidemem” olur.

“Ama sen değil mektup gidecek.”

“Yazımı kendimden başka kimse okuyamıyor.Yazdığım mektubu adresine götürüp kendim okumam gerekir.”

İşte bu “Mirza”lık mesleği, 19.yüzyılın ortalarına gelindiğinde bu kez profesyonellik arzetmeye başladı ve Şark Rönesansının beşiği başında durmuş ilk komedilerimizin müellifi, filozofumuz, yazarımız Mirza Fethali Ahundzade”nin isim-soyisiminin de önüne geçti. Kendisi ilk halkçı yazarımız-aydınımızdı ve ilerleyen dönemde “Mirza”lık halkçı yazarlarımızın-aydınlarımızın isim-soyisimlerinin önünde belirleyici role sahip duruma geldi: Mirza Celil Mehmetkuluzade, Namık Kemal”den sonra edebiyata “millet” kavramının yanısıra “aydın”, “sınıf” kavramlarını getirmekle kalmayıp o “millet”i kendi haklarını almak için sokağa teşvik eden ünlü “Korkuram” şiirinin yazarı Mirza Ali Ekber Sabir. Yani, anlayacağınız, milletimizi seven, insanlığı seven kalem sahiplerimizin isimlerinin önü “Mirza”sız eksik kalıyordu.Tabii ki şahsı o titre milletin kendisinin layık görmesi gerekirdi ve millet layık gördüğü kalem sahiplerinden o titri asla esirgemedi. Taa ki 1930”ların başlarına kadar. Rejim baskısı “Mirza”ları arka plana ittiği dönemlerde o titri kazanmak zorlaştığı gibi taşımak iki misli zorlaştı. Ve yanılmıyorsam o dönemde “Mirza” titrinin uygun görüldüğü birkaç kalem sahibi oldu: Mirza Feyzullah onlardan biriydi. Bilimler Akademisi”nde yapılan seçimlerde Ordinaryüs Prof. Dr. titrine layık görülmesine rağmen akademik camia da biz talebeleri de onu Feyzullah Kasımzade olarak değil “Mirza Feyzullah” olarak tanıdı, o titrle seslendi, o titrle sevdi, saygı duydu. Mirza”nın o titri hakedişinin ana nedenlerinden biri dönemin en önemli klasik edebiyat ve özellikle 19. yüzyııl edebiyatı uzmanı olmasından kaynaklanmaktaydı. Doğup büyüdüğü, eğtim gördüğü muhit, kendisinin “Mirza” olarak yetişmesi için tüm koşullara sahipti...

 

/resimler/2020-5/15/1108160653830.jpg

Feyzullah Kasımzade 22 Şubat 1898”de Bakü banliyosundaki Merdekan kasabasında doğdu. İlk eğitimine doğduğu köyün imam hatip okulunda başlayan Feyzullah daha sonra ileri görüşlü babasının yönlendirmesiyle tahsilini yeni kurulan resmi Rus-Tatar okulunda sürdürdü.1912 yılında Aleksey”in adına kurulan lisenin ikinci sınıfına musabaka yoluyla kaydını yaptırdı, lise eğitimini de tamamladığı 1916 yılından itibaren çalışmaya başladı, 1917”de Gökçay kazasındaki bir okulda çalışmaya gönderildi. 1920 yılında yeniden Bakü”ye dönen Feyzullah Kasımzade yaklaşık 10 yıl farklı okullarda öğretmenlik yaptı, İl mili eğitim müdürlüğünde görev aldı. 1929 yılında Bakü Devlet Üniversitesi”nin Şarkiyat fakültesine kaydolarak Şark dilleri fakültesinden başarıyla mezun olduktan sonra çalışmalarını bilim alanına taşıdı. 1930”lu yılların çok sıkıntılı ve tehlikeli baskı ortamında Feyzullah Kasımzade, Azerbaycan klasik edebiyatı üzerinde yaptığı incelemeleriyle ortya çıktı.1937-1939 yıllarında SSCB Bilimler Akademisi Azerbaycan Temsilciliğinde kıdemli araştırmacı olarak görev yaparken çalışmalarını klasik edebiyat üzerine yoğunlaştırdı, doktora tezini verdi.1955”de ise “19. yüzyıl Azerbaycan edebiyatında gerçekçi demokratik akımın gelişmesi” konusundaki profesörlük tezini başarıyla savundu .

1939”da davet edildiği Azerbaycan Devlet Eğitim Üniverstesi”ndeki öğretim görevlisi ve bölüm başkanı görevini yaklaşık 35 yıl sürdürdü. Dönemin en prestijli yaratıcılık kurumu olan Azerbaycan Yazarlar Birliği”ne de aynı yıl üye seçildi. Klasik Azerbaycan edebiyatı üzerindeki araştırmalarından dolayı 1966 yılında kendisine Ord. Prof. Dr. payesi verildi.1940”ların sonlarından itibaren Feyzullah Kasımzade, Azerbaycan edebiyat bilimciliğinde 18-19. yüzyıllar döneminin en mühim araştırmacısı olarak kendi otoritesini kabul ettirmesinin yanısıra görev yaptığı üniversitede bilim insanları yetiştirilme alanında da öneml başarıların altına imzasını attı. Molla Penah Vagıf, Kasım Bey Zakir, Abbas Kulu Ağa Bakıhanov, Necef Bey Vezirov v.d. yazarlarımızla ilgili  araştırma kitaplarını yayınlanan Feyzullah Kasımzade”nin özellikle “19.yüzyıl Azerbaycan edebiyatı” isimli hem araştırma ve hem de eğitim kitapları bilim dünyasında ilgiyle karşılandığı gibi yüksek eğitim kurumlarının öğrencileri de o eserlerden 70 seneden beri yararlanmaktadırlar.

 

 

/resimler/2020-5/15/1113586441638.jpg

 

Mirza Feyzullah Kasımzade Azerbaycan edebiyatının o zamana kadar az tanınan ve az araştırılan  kalem sahiplerine  ilişkin kitaplqrın yazarı olarak da edebiyat bilimciliğimize öneml katkıları olmuş bir bilim adamıdır. Kendisinin bu alandaki eserleri arasında “Halk ozan şiiriyatı”, “Vagıf”ın edebi ekolü”, ”Eleştirel gerçekçilik” v.d.  ilk kapsamlı araştırma kitapları olmaları bakımından da büyük değer taşımaktadır. Şöyle bir kıyaslama yapsak, İsmail Bey Kutkaşınlı”nın 1840”lı yıllarda Fransızca kaleme aldığı “Reşid Bey Saadet Hanım” isimli  uzun öyküsü Fransa”da Azerbaycan edebiyatının tanınmasına ne kadar katkıda bulunduysa Ord.Prof. Dr. Feyzullah Kasımzade 19. yüzyıl Azerbaycan edebiyatının Fransız dilli okurlara tanıtılması istikametinde belirleyici role sahip olmuştur. Zira Sovyetler zamanında yurtdışında kitap yayınlatmak Moskova”nın olağanüstü izin ve desteklerine bağlı olduğu için Ord.Prof.Dr. Kasımzade”nin eserinin o bariyerleri geçe bilmesi her şeyden önce çalışmalarının kalitesiyle ilintiliydi. Bu bakımdan da bilim dünyasının da öğrencilerin de komşularının da “Mirza Feyzullah” diye hitap ettikleri bu şahsiyet eski sovyetlerin seçkin bilim adamları sırasında yerini almıştı. Bu özelliğinden dolayı yetiştirdiği bilim insanları sırasında Orta Asya”nın Türk dili Cumhuriyetlerinden bir hayli akademisyen bulunuyordu. Ord. Prof. Dr. Kasımzade”nin edebiyata dair incelemelerinde kimi zamanlarda dönemin ideolojik izlerine rastlansa bile bunun kerhen yapıldığını görmemiz asla zor değildr. Zira o izler hiçbir zaman “Mirza”nın eserlerinde bir konsept oluşturmadı.Onun çalışmalarının ana eksenini oluşturan ana nitelik “Millilik”ti. Kendisine layık görülen “Onursal Bilim insanı” ve “Onursal Öğretim görevlisi” titrleri de çalışmalarındaki “milli” konseptten dolayıydı. Bundan içindit ki, onun kitapları günümüzde de bilim insanlarımız için güvenilir kaynak, üniversite ve lise öğrencilerimiz için ise okudukları ilk kaynak olma özelliğini korumaktadır.

Ord.Prof. Dr. Feyzullah Kasımzade”den ders alan kalem sahiplerinden biri Türk dillerinin ünlü gönül şairi Mikail Müşfik olmuştu. Stalin rejiminin 1938”de tutuklayarak kursuna dizdiği Mikail Müşfik”in trajik kaderi Kasımzade”yi hayatı boyunca rahatsız etmişti. Yetiştirdiği bilim insanları sırasında ünlü dil bilimcimiz Ord. Prof. Dr. Mehmet Ağa Şiraliyev”in isminin de bulunması bir bilim insanı olarak kendisi için gurur kaynağıydı. Filoloji alanında bilim “Doktor”u ünvanı kazandırdığı şahsiyetlerden biri de rahmetli babam profesör Mustafa Mustafayev idi. Yani “Mirza Feyzullah” önce babamın daha sonra benim Hocam olmuştu. Hatta babamın anlattıklarından ve kendi gözlemlerimden en çok sevdiği öğrencilerinden birinin babam olduğunu söyleyebilirim. Nitekim 100. doğum yılı töreninde esas konuşmayı da babam yapmış, tamamı akademisyen olan Kasımzade”nin evlatları profesör Mustafa Mustafayev”in elini sıkarak “Babamız Ord. Prof. Dr. Feyzullah Kasımzade”yi sen bizden iyi tanırmışsın” diye şükranlarını sunmuşlardı. Babamın kendisiyle ilgili anılarından:

“Tabiatı itibariyle çok mütevazi ve hadsiz derecede sakin bir insandı.Fakat bu sakin tabiatıyla, çok derinden akan nehirleri andırıyordu”

“Her defasında evinde ziyaret ettiğimde yemek yemeden göndermezdi.” Mirza, köyden gelmedim, evime gidiyorum”- deyince de “Hayır, bizim evin değişmez kuralını ihlal edip hanımı kötü alıştırma” derdi”

Ve bu yapısıyla Mirza Feyzullah farklı bir titr daha kazanarak bu dünyadan göç etmişti: ekmeğini paylaşan insan...

 

/resimler/2020-5/15/1117471290043.jpg

 

Ord. Prof. Dr. Feyzullah Kasımzade bilim adamı kişiliğiyle herkesten önce kendi evlatlarına örnek olmuştur.Bunun içindir ki, bir kız ve üç erkek evladının tamamı babalarının yolunu takip etmişler. Kızı Nigar babasının kırkbeş sene görev yaptığı ve benim de mezun olduğum Azerbaycan Devlet Eğitim Üniversitesi”nde Doç. Dr. ünvanıyla ders verdiği halde ,en büyük oğlu Hamid filoloji alanında, en küçük oğlu Elman fizik-matematik alanında doktoralarını yaparak çeşitli yüksek öğretim kurumlarında çalışmışlar. Azerbaycan”ın ünlü filozofları arasında yerini alan ve Muhammed Fuzuli”nin dünyaya bakışına ilişkin isabetli çalışmaların altına imzasını atan Fuad ise babası gibi Ord. Prof. Dr. titrine layık görülmüştür.

Doktora öğrencilerinin hatıralarından şunu da öğreniyoruz ki, Ord. Prof. Dr. Feyzullah Kasımzade onların tezlerinden parçaları gözünü kapatarak kendilerine okutup dinler, tavsiyelerini ettikten sonra teze devam etmelerini istermiş. Bu huyuyla o, bir anlamda “mirza”lık yapan Hoca Nasrettin”in yaptığının tersin yapıyormuş.Yani kendi yazdıklarını gidip yerinde okumak yerine yazılanların getirilip kendisine okunmasını uygun bulurmuş. Klasik Hoca Nasrettin “mirza”lığının tersi bir durum olmasına rağmen bunda bir hikmet aramamız gerekir. O hikmet de bundan ibarettir ki,19. yüzyılın ortalarınd aitibaren nitelik değiştiren “Mirza”lık özelliği ve niteliği Ord.Prof. Dr. Feyzullah Kasımzade”nin dünyadan göç etmesinden sonra yaşamını sürdüremeyip tarihe karıştı. Bu bakımdan tarih 29 Mart 1976 hayata gözlerini yuman ve kendi son “Mirza”sına olan vefasını bu gün de esirgemiyor ve kuşakların değişmesine rağmen onun “Mirza”lığı hiç bir kılıf ve nitelik değiştirmeden geleceğe doğru yürümeye devam ediyor.

Bir bilim insanı bundan farklı bir biçimde nasıl yaşar peki?

Bize ve bizden sonraki kuşaklara bırakıp gittiği bilim mirasından dolayı sonuncu “Mirza”nın aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz.

Mirza Ord. Prof. Dr. Feyzullah Kasımzade”nin...

"Vefa"nın sadece bir semt ismi olmadığını kanıtlamak için... Silah almak mı?

Suriye denkleminde son durum

"Suriye, Türk himayesine giriyor"; "İsrail ve Türkiye çıkarları Suriye'de çatışıyor"

"Erdoğan'ın ısrarcılığı, Colani'nin başarılı olup olmayacağı netleşmeden Suriye haritasında değişikliğe neden olabilir"

Esad sonrası Suriye: Rusya'nın Ortadoğu'da kriz stratejisi ve Türkiye'nin yanıtı

Yeni Suriye denklemi nasıl olacak?

RUMLAR TÜRKİYE’Yİ SUÇLAMAK İÇİN BAHANE YARATMAĞA ÇALIŞIYORLAR

Suriye jeopolitiğinin değişen doğası

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım