Doç. Dr. Aybeniz Rahimova

Tarih: 19.03.2021 21:27

`O`nu Nevruz`da anmanın simgeselliği`

Facebook Twitter Linked-in

 

UNUTMAYALIM

 
 
 
Türk dünyasının bilim adamları dizisinden - elli yedinci yazı

 

*BAKÜ MEKTUBU*

 

`Toplum olarak onun ismini her defasında andığımızda, mezarını ziyaret ettiğimizde bu ezeli ve ebedi gerçeğe bir daha tanık oluyoruz:tarihi bugüne kadar yalanlarla hiçkimse kandıramadığı gibi bundan sonra kandıramayacaktır`

Kırk iki senelik bir biyografiyi kaç kere okumanız gerekir ki,`artık yeni bir şey bulamaycağım` deme imkanına kavuşasınız? Zaten devlet yönetiminin en üstdüzeydeki koltuklarının birinde oturmanız günlük mesainizin yarısından fazlasını haliyle alıyorsa,bir edebiyat adamı olarak oyun yazarlığınız bir yana bir de onların sahnelenme sürecini yakından takip etmek için zamanı nereden buluyorsunuz? Milletvekiliğiniz, günün asgari onbeş saatini oraya mesai harcamanızı gerektiyorsa,bu durumda bilimsel çalışmalarınız haliyle sekteye uğramayacak mıdır? Zekanızın yanına ataklığınızı da ekleyerek özellikle `kimsesizlere sahip çıkma` alanında bir ümit,aralana bilecek son kapı durumuna gelmişseniz,o işlere zamanı nereden bulacaksınız peki? Üst tarafı kırk iki senelik bir yaşam diyorsunuz,peki nasıl olur da bu kadar verimli geçebiliyor? Dram tiyatrosunda `Sensiz piyesi`nin son provaları yapıldığında asla ülke yönetimindeki üçüncü şahıs kimliğiyle değil,bir yazar,bir edebiyat bilimcisi kimliğiyle oraya uğrayarak `Sensiz`i bensiz seyredersiniz` demesi ve ertesi gün basit bir diş tedavisi sırasında yapılan iğneyle hayatını kaybetmesini nasıl yorumlamalı? Moskova`nın da kendisini hep kollayan Azerbaycan Komünist Partisi genel sekreterinin de ve nihayet hanımının da tüm uyarılarına rağmen 21 Mart 1967`de Nevruz bayramımızı kutlama törenlerinin perde arkasındaki şahsiyet olmasından dolayı mı ortadan kaldırıldı? İşte elli dört seneden beri süregelen ve bir türlü aydınlığa kavuşturulmayan o ölümü tadan bir edebiyat ve bilim adamını yine bir Nevruz bayramında anmamızdan daha doğal bir şey olamaz.Türk okurunun da kendisini tanımasının elzem olduğuna beri baştan inanarak işbu yazıyı kaleme alıyoruz.

Şıhali Kurbanov...

 

/resimler/2021-3/19/2131494777751.jpg

 

Azerbaycan`ın şu anki yaşlı kuşağı için ismi bir efsane niteliğindeki devlet adamı,edebiyat ve bilim dünyasının 1950`lerin ortalarından günümüze kadar gelen kuşaklarının tamamı için öykü,roman,oyun yazarı ve bilimde kendine özgü bir çığır açmış bilim adamı.16 Ağustos 1925`de Bakü`de dünyaya göz açtı.Henüz ilkokul yıllarından yeteneği ve çalışkanlığı farkedildi,lisedeyken çalışmaya başladı.1941 yılında sovyet eğitim sisteminin 10 yıllık okulunun dokuzuncu sınıfını bitirir bitirmez Yüksek öğretmen okuluna kaydolmak için yazdığı dilekçede idealini şu sözlerle ifade etmişti:”Ben henüz çocuk yaşlarımdan edebiyata ilgi göstermişim.Benim genç kalbim bir edebiyatçı olma aşkıyla,daha doğrusu bir üniversite hocası olma aşkıyla çarpmaktadır.Ben kendimi gelecekte terakkiperver dünyanın öncü bir temsilcisi sıfatıyla hoca olarak görmek istiyorum.Genç kuşakları eğitme hazırlama gibi onurlu bir mesleğe kavuşmam için beni edebiyat bölümüne kaydetmenizi rica ediyorum.” 1942`de henüz on yedi yaşındayken idari görevler aldı, on sekiz yaşını doldurmamasına rağmen aynı yıl Hazıran ayında dilekçe yazarak askere gitti ve sovyet ordusunda siyasi propaganda işleriyle uğraştı.1946`da ordudan terhis edildi,1947`de Azerbaycan Eğitim Üniversitesi sınavlarını kazandı,dil-edebiyat fakültesindeki eğitimini 1951`de tamamladı.

Staja gerek kalmadan aynı ünversitede doğrudan başladığı doktora eğitimini tamamladı ve yeni rus edebiyatının beşiği başında durmuş Aleksandr Sergeyeviç Puşkin`in (1799-1837) eserlerinde Azerbaycan`la ilgili kısımları inceleyen tezini 1955`de savundu.Mezun olduğu üniversitede ders vererek oradan Doç.Dr.titri alan Şıhali Kurbanov `Rus-Azerbaycan edebi ilişkilerinin gelişme aşamaları-19.yüzyıl` konusunda kaleme aldığı profesörlük tezini 1964`te Azerbaycan Bilimler Akademisi Nizami Edebiyat Araştırmaları Enstitüsü`nde savundu,SSCB Bakanlar Kurulu`na bağlı Yüksek Terfi Komisyonu`nun onaylamasından sonra Prof.Dr.unvanına layık görüldü.İşte 1950`lerin başlarından itibaren çalştığı `Rus-Azerbaycan edebi ilişkileri` konusu Prof.Dr.Kurbanov`un Azerbaycan edebiyat bilimciliğinde çığırını açtığı bir alan olup Edebiyat Araştırmaları Enstitüsü`nde kurduğu `Edebi ilişkiler` şubesi de bu konuların kurumsal altyapısını oluşturmuştu.Kendisini yakından tanımış ve mesai arkadaşı olmuş Azerbaycan edebiyat bilimciliğinin ünlü şahsiyeti Ord.Prof.Dr.Yaşar Karayev seneler sonra kaleme aldığı bir yazısında Prof.Dr.Şıhali Kurbanov`un bilim adamı niteliklerini detaylı biçimde inceledkten sonra karakterindeki mütevaziliğe dikkat çekerken `Yeniden ve bu kez en üstdüzeydeki bir göreve atanmasına rağmen Edebiyat Araştırmaları Enstitüsü`nde başında bulunduğu Edebi ilişkiler şubesiyle irtibatını asla koparmadığını ve makam arabasın durdurup sokakta yürüyen herhangi bir meslektaşını da arabaya davet ettiğini` not etmişti.Bu örnek Prof.Dr.Şıhali Kurbanov için edebiyatın,bilimin,yaratıcı işlerin tüm devlet makamlarının üstünde olduğunu kanıtlaması bakımından çarpıcı bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır.Yani,şu şekilde ifade etmemizin bir sakıncası yoksa,aslında Şıhali Kurbanov ecelin, devletin üstdüzeydeki bir koltuğundan değil de edebiyattan,bilimden ve milletin manevi dünyasından alıp götürdüğü bir şahsiyetmiş.

 

/resimler/2021-3/19/2132238372080.jpg

 

Edebiyat bilimciliği alanında Prof.Dr.Şıhali Kurbanov`un `Rus-Azerbaycan edebi ilişkileri` konusunu kendine araştırma alanı olarak belirlemesinin önemli yanlarından biri 1800`lü yılların başlarında Güney Kafkasya ve Güney Azerbaycan`daki hanlıkların önemli kısmının Rusya tarafından işgal edilmesi sürecinin 1828`de Çarlık Rusya`sı ve Kaçar devleti arasında imzalanmış anlaşma sonucunda bizim edebiyat alanındaki gelişimimizin büyük ölçüde rus etkisi altında şekillenmesiyle ilintili olup Kurbanov da bunun iyi araştırılması gerektiğini henüz gençlk yıllarında tespit etmişti.İlerleyen dönemlerde eğitim alanını da kapsayan bu etkileşim aslında Azerbaycan`ın 28 Mayıs 1918`de Batı tipli demokratik bir cumhuriyet ilan etmesine büyük katkıda bulunmuştu.İşte 1837`de bir alman subayını düelloya davet ederek öldürdüğü Aleksandr Sergeyeviç Puşkin rus kültürünün yeni dönemine nasıl kapı aralamıştıysa,onun ölümü üzerine kaleme aldığı çarpıcı bir şiirle profesyonel edebiyat dünyasına ilk adımını atan Mİrza Fethali Ahundzade de Azerbaycan edebiyatı ve düşünce tarihinde aynı devrimci rolü oynamıştı.Bu nüansları çok iyi sezerek araştırmalarını bu noktalar üzerinden derinleştiren Prof.Dr.Şıhalı Kurbanov `Edebi ilişkiler` adı altında aslında bizim devrimci edebiyatımızın Şark`ın ilk bağımsız cumhuriyetni ilan etmemizdeki belirleyici role sahipliğini ve 19.yüzyılın sonuna doğru millet olma yoluna ayak basma sürecindeki belirleyici rolünü araştırmıştı.

 

/resimler/2021-3/19/2132547903884.jpg

 

Hem Komünist Parti`nin en üst makamlarından birinde bulunacaksınız ve hem de Şark`ın ilk bağımsız cumhuriyetinin fikir ve düşünce altyapısını `Rus-Azerbaycan edebi ilişkileri` çerçevesinde araştırmaya tabi tutacaksınız.Bu akıl dolu strateji Prof.Dr.Kurbanov`un genç yaşta sıradan bir diş tedavisi sırasında aniden hayatını kaybetmesinden sonra daha belirgin şekilde anlaşılacaktı.Rus-Azerbaycan edebi ilişkilerinin araştırılmasını belki Prof.Dr.Şıhali Kurbanov bilinçli olarak 19.yüzyılla sınırlı tutmuştu.Zira o dönem ilişkilerinin araştırılması `Sosyalist gerçekliği` teorisinin kurallarını mecburen devreye sokmayı gerektirmeyen bir durumdu ve araştırmalarını o teoriye dayanarak gerçekleştirmesi bulunduğu üstdüzey devlet görevlerinden dolayı Prof.Dr.Kurbanov`un bilim adamı kimliğine, kendisi ne kadar istemese bile, gölge düşürebilirdi. Oysa kendisi henüz üniversite öğrenciliği yıllarından edebiyat ve bilim adamı kişiliğini hep ön planda tutmayı tercih etmiş ve edebiyat kamuoyumuz onu toplumsal konuları kendine has uslubuyla eserlerinde herkesten farklı biçimde yansıtan bir yazar ve derinlemesine araştırmaların altına imzasını koymuş bir bilim adamı olarak tanıyarak saygı duyduğu gibi bilinçli şekilde hep arka planda tuttuğu devlet adamlığı kimliği ise onu topluma `milli bir şahsiyet` gibi sevdirmişti.İşte bu `milli` özelliği galıba onun hayatına mal olacak bir duruma dönüşecekti.1957-1961 yılları arasında Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Komitesi`nde şube müdürlüğü yapan Şıhali Kurbanov,yurdumuzda yeniden güçlü bir dalga olarak başgöstermiş `milliyetçilik` akımına ılımlı yaklaşmasından dolayı görevinden azledilmişti.1966`da bu kez ülke yönetiminin üçüncü şahsı olarak devlet görevine geri dönen Prof.Dr.Şıhali Kurbanov`un en önemli işlerinden biri Türklerin Ergenekon`dan çıkış günü ve eski takvimde yeni yıl olarak kutlanan Nevruz bayramı`nın sovyetlerin koyduğu yasağa rağmen neredeyse kırkbeş sene sonra yeniden kutlanmasına perde arkasından verdiği destek olmuştu.Bir anlığa gözünüzün önüne getiriniz: Merkez Komitesi`nin başındaki kişi Moskova`nın tüm itirazlarına rağmen ve daha önce görevden ayrılmak zorunda kaldığınız halde sizi en yakınına getirmekle kalmayıp tehlikeli alanlara girmemeniz için uyarıyor,siz ise ülkenin başında duran adamı dinlememeniz bir yana milli bilincin yeniden uyanışı namına gerçekleştirilecek bir eylemi ailenizden bile saklayarak hayata geçmesini sağlıyorsunuz.Ve bunun cezasını hayatınızla ödüyorsunuz.İşte Azerbaycan`ın tarihinde bugün de bir efsane olarak hatırlanan 21 Mart 1967 Nevruz kutlaması Merkez Komitesi`nin üçüncü şahsiyeti Prof.Dr.Şıhali Kurbanov`un korkusuz desteğiyle tarihteki yerini almış,1950`lerin ortalarından yeniden kabaran milliyetçilik dalgası birkaç sene sonra Moskova`nın müdahalesiyle geri çekilmek zorunda kalmasına rağmen 1967`de Şıhali Kurbanov gibi üstdüzey bir yöneticinin desteğiyle yeniden ve bir daha etkisini azaltmayacak şekilde şahlanmıştı.Çok iyi hatırlıyorum,ermenilerin Şubat 1988`de Karabağ bölgemizde gerçekleştirme girişiminde bulundukları bölücülük faaliyetlerini protesto etmek için sokaklara fırladığımızda telaffuz ettiğimiz ilk isimlerden biri Prof.Dr.Şıhali Kurbanov,uğradığımız ilk yerlerden biri onun uyuduğu mezar olmuştu.Toplum olarak onun ismini her defa andığımızda ,mezarını ziyaret ettiğimizde bu ezeli ve ebedi gerçeğe bir daha tanık oluyoruz: tarihi bugüne kadar yalanlarla hiçkimse kandıramadığı gibi bundan sonra kandıramayacaktır.Milletiniz sizi bırakıp gittiğiniz gerçek izlerle hatırlayacaktır.

Prof.Dr.Şıhali Kurbanov`u hatırladığı gibi.Vefatının elli dördüncü yılında bir Nevruz bayramı gününde kendisini Türk okuruna tanıtmanın az buçuk rahatlığıyla bu yazıyı noktalarken aziz hatırasının önünde saygıyla eğiliyorum.

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —