Doç. Dr. Aybeniz Rahimova


Şair,tezkireci,eğitimci,bilgin...

Şuşa´yı Ermeni işgalinden kurtarmamızın bizi sevince boğan bir yanı da Kafkasya´nın kültür başkentinin eltinin mezarlığının da özgürlüğe kavuşmasıdır.


 

 

Şuşa`lı kalem  sahipleri  dizisinden yedinci yazı

 

“Mir Muhsin Navvab`ın kaleme aldığı tezkirenin kendisinden sonra gelen hangi tezkirecilere ve profesyonel edebiyat bilimcilerine kaynak teşkil ettiği sorulsa hemen ve tereddüt etmeden profesyonel edebiyat bilimciliğimizin babası Feridun Bey Köçerli,Muhammed Ali Terbiyet ve Gulam Mehmetli`nin isimlerini telaffuz etmem gerekecektir”.

Erken feodalizm döneminde edebiyatın,bilimin sanatın ve müziğin saraylarla içiçe olma geleneği Azerbaycan coğrafyasında Orta çağlarda da sürdürülmüştü:Erdebil başkentli  Safevi İmparatorluğu XVİ yüzyılda bu geleneği zirveye çıkaran bir hanedan olarak tanınmaktaydı.Azerbaycan`ın kuzey kısmındaki hanlıklarda da önem verilen bu gelenek Kacarların önderi Ağa Muhammet Şah`ın 1797`de Şuşa`da katledilişinden hemen sonra Türk dillerinin arapça-farsça kelimelerden arınmasına öncülük etmiş Molla Penah Vagıf`ın idam edilmesiyle, tabir caizse,sarayla şiirin arasında mesafe yaranmıştır.Bir geçiş dönemi olarak nitelendire bileceğimiz  bu aşamadan sonra şiirlerin okunduğu yerler saraylar   değil medreseler ve belirli anlamda yeni tipli okullar olmuş,tartışmalar o ünvanlarda yapılmış ve sarayın geleneksel kültürü yerini saray dışındaki edebi toplantılara bırakmıştır.`Han Kızı` lakaplı Hurşid Banu Natavan`ın kurduğu edebiyat cemiyeti bu geçiş döneminde çok mühim role sahip olmuş,Natavan`ın `Meclis`i Üns`üne paralel olarak o faaliyetleri yürüten Mir Muhsin Navvab ise sadece  edebiyat alanında değil bilimin çeşitli alanlarında günümüzde de değerini muhafaza eden eserler vermiştir.

/resimler/2022-4/4/0926453498271.jpg

Mir Muhsin Navvab Ağamirzade (baba ismi Hacı Mir Ahmet) 1833 yılında Şuşa kentinde doğmuşur.Azerbaycan`ın tarihine  baktığımızda Çarlık Rusyası İmparatoluğuyla Kacar sülalesi arasında Kafkasya`nın Güney kısımlarına sahip olma mücadelesinde Karabağ bölgesinin her bakımdan daha fazla önem arzettiğini ve feodalizmden moderniteye geçiş sürecine öbür bölgelerden daha hızlı ve erken adapte olduğunu görüyoruz.Burada edeniyatın,kültürün ve sanatın büyük role sahip  olmasının  altını çızmemiz gerekir.Tiflis kentinin Kafkasya`nın yönetim merkezi olarak belirlenmesi de coğrafi konumu itibariyle gerek Tiflis`e yakınlığı ve gerekse Rusya işgali sonucunda ikiye bölünen Azerbaycan`ın kuzey ve güney kısımlarının sınırı olarak kabul edilen Aras nehrinin üç aşağı-beş yukarı kıyısındaki Şuşa`nın kültürel açıdan gelişmesine önemli katkı sunmuş,kültürel gelişmenin en önemli koşullarından biri olan git-gel hareketliliği Şuşa`yı farklı bir konuma taşımıştır.

Eğitimini medresede almasına rağmen olağanüstü yeteneği ve çalışkanlığı sayesinde Navvab matematik,kimya,astronomi,coğrafya,tarih,fıkıh,musiki v.d. alanları da öğrenmeye muvaffak olmuştur.Daha sonra Şuşa`nın döneme göre çağdaş okullarından birini açan Navvab  kendi kaleme aldığı dersliklerin yanısıra farsçadan çevirdiği derslikleri de öğrencilerine okutmuştur. 1850`lerin ortalarından Şuşa`nın edebiyat ve eğitim muhitinin önemli şahsiyetlerinden biri haline gelen Mir Muhsin Navvab`ın ismi diğer bölgelerde de tanınınca edebi ilişkilerin  kalitesini de yükselmiştir. Azerbaycan ve fars dillerindeki klasik şiiri çok iyi bilen Navvab`ın kendi şiirlerine kazandırdığı derinlik  Kafkasya`nın kimi noktalarında kurulan edebi cemiyetlerde çağdaş edebiyatın mükemmel örnekleri olarak kabul görmüştür.Asalet ve zerafetinin yanısıra etkileyici kalemiyle de Kafkasya şiir elitinin zirve noktalarının birini işgal eden Han Kızı Hurşidbanu Natavan`ın  kurduğu `Meclis-i Üns`ün paralelinde Mir Muhsin Navvab`ın kurduğu `Meclis-i Feramuşan`ın olması döneminin şiire olan talebine en iyi şekilde yanıt verildiğini göstermekteydi.

/resimler/2022-4/4/0927073143137.jpg

Ağırlıklı  olarak lirik şiirler kaleme alan Hurşud Banu Natavan`dan farklı olarak Mir Muhsin Navvab aşk şiirlerinin yanısıra  dini ve toplumsal içerikli  şiirlerin altına imzasını atmış,dönemin  tanınan kalem sahiplerinden gelmiş manzum mektupları asla yanıtsız bırakmamıştır.1894 yılında şiirlerinden ibaret  kitabını kendi el yazısıyla `Divan` haline getiren Mir Muhsin Navvab  oraya ağırlıklı olarak  Azerbaycan Türkçesindeki şiirlerini dahil etmiştir.Hayattayken Türkçe `Divan`ının  baskısını çok istemesine rağmen şairin bu arzusu gerçekleşmemiştir.Kafkasya`nın edebi cemiyetleri arasında mektuplaşmalar vasıtasıyla gerçekleştirilen şiir tartışmalarında Navvab`ın başında durduğu  `Meclis-i Feramuşan`  öne çıkmış ve edebiyat bilimciliğimizin önemli şahsiyetlerinden biri Prof.Dr.Nazım Ahundov`un da isabetli şekilde işaret ettiği gibi, bu alanda Kafkasya edebi cemiyetlerine bir nevi hakemlik etmiştir.Edebiyat alanındaki çalışmaları  lirik şiirlerle  sınırlı  kalmayan Navvab 1850`li yılların ikinci yarısından başlayarak Şuşa`da baş gösteren ermeni ayrımcı güçlerinin asrın sonu ve XX yüzyılın başlarında Şuşa`nın (ve genel olarak Karabağ`ın) Azerbaycan menşeli ahalisine karşı gerçekleştirdiği katliamları  protestosunu toplumsal içerikli şiirleriyle ortaya koymuştur:

On iki bin ermeniyle rus çün ce`m oldular

Deste-deste ermeni sengerlerine doldular

Köçeri semtinde evvel toplara od koydular

Ah-vaveyla çıkıp eyvandan Keyvane bak.

Milli-toplumsal gelişmelere aşırı duyarlılık sergileyen bir aydın olan Mir Muhsin Navvab`ın Şuşa`da Azerbaycan menşeli nüfusa karşı yoğunlaşan ve kitlesel imha niteliği taşıyan rus-ermeni saldırılarına edebi örneklerle verdiği tepki Doğu Anadolu`nun Türk nüfusuna uygulanan   zulümlere karşı  Osmanlı`nın milli düşünceli aydınlarının ortaya koyduğu tepkiyle birebir örtüşmekteydi.Zaten Anadolu ile de ilişkileri bulunan Navvab`ın,Bursa`dan ahbabı Sadrettin Efendi Lemberani`nin  ricası üzerine Osman Paşa`nın kızı Nigar Hanımın şiirlerine nazire ve cevaplar yazdığı bilinmektedir.

Yaşamı boyunca  otuzun üzerinde  kitabın altına imzasını koymuş Mir Muhsin Navvab`ın eserleri mantık,sosyoloji,fıkıh,halk tababeti,matematik, musiki  v.d. bilim alanlarını kapsamıştır.İsimlerinin çoğu farsça olan kitaplarının bir kısmını Mir Muhsin Navvab daha hayattayken sahibi olduğu matbaada bastırmıştır.Resim sanatımızın tarihinde de çok önemli izler bırakmış  Navvab`ın,özellikle minyatür tarzında çizdiği gül-çiçek natürmortları çeşitli müze ve hazinelerde titizlikle muhafaza edilmektedir.Yazma uzmanları ve edebiyat tarihçileri olarak  bizler için ise Mir Muhsin Navvab sözün gerçek anlamında  hazine niteliğinde bir selef ve üstattır.Bunun sebebi Navvab `Tezkire`si olup gerek kendinden sonraki tezkire yazarları  ve gerekse profesyonel edebiyat bilimcilerinin en çok başvurdukları  kaynak niteliğini olarak kalmayı sürdürmektedir. Müellifin uzun süre üzerinde çalıştığı tezkire üç bölümden ibaret olup birinci bölümde tezkirenin kaleme alındığı dönemde hayatta olmayan otuz beş şairin hayatı ve yaratıcılığına ilişkin bilgiler sunulmuştur.Onların arasında Karabağ Hanlığının Dış ilişkiler sorumlusuyken idam edilmiş Molla Penah Vagıf, Molla Veli Vidadi,Kasım Bey Zakir,Mirza  Meriz,Mirza Ali,Mirza İbrahim Saba v.d. kalem sahiplerinin isimleri vardır.Tezkirenin ikinci bölümüne Mir Muhsin Navvab o zaman hayatta olan elli altı şairin yaşamına dair bilgileri  ve onların  şiirlerini dahil etmiştir.Hurşid Banu Natavan,oğlu Mehti Kulu Han Vefa,Fatma Hanım Kemine ve Navvab`ın tezkireyi kaleme aldığında hayatta olan  elli  altı şairin bazılarıdır.Ve nihayet,tezkirenin üçüncü bölümü olan `Hatim`de mizahi üsluptaki şiirlerin yanısıra önceki iki bölümde isimleri zikredilmemiş on dört Karabağ ve Kafkasya`nın çeşitli bölgelerinden yaklaşık elli şairin ismi verilerek  bazılarının şiirlerinden örnekler sunulmuştur.Mir Muhsin Navvab`ın kaleme aldığı tezkirenin kendinden sonra gelen hangi tezkirecilere  ve edebiyat bilimcilerine kaynak teşkil ettiği sorulsa profesyonel edebiyat bilimciliğimizin babası Feridun Bey Köçerli,Muhammed Ali Terbiyet ve Gulam Mehmetli`nin isimlerini  hemen ve tereddütsüz telaffuz etmem gerekecektir.Navvab`ın bu eseri ilk kez 1913`de kendisi hayattayken Bakü`de taş baskısıyla basılmıştır.

/resimler/2022-4/4/0927281268510.jpg

1863 Şuşa doğumlu Feridun Bey Köçerli,selefi Navvab`dan otuz yaş küçüktü.

Yaşamının sonuna kadar Şuşa`yı terketmeyen şair,bilgin,tezkireci,eğitimci,naşir Mir Muhsin Navvab  1918`de orada vefat etmiş ve toprağa verilmiştir.

İşte yirmi sekiz buçuk sene ermeni işgali altında kaldıktan sonra Şuşa`yı ermeni işgalinden kurtarmamızın bizi sevince boğan bir yanı da Kafkasya`nın bu eşsiz kültür başkentinin aydın elitinin mezarlarının da özgürlüğe kavuşmasıdır.

 

 

 

RUMLAR TÜRKİYE’Yİ SUÇLAMAK İÇİN BAHANE YARATMAĞA ÇALIŞIYORLAR

Suriye jeopolitiğinin değişen doğası

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım

David Stepanyan: Ermenistan-Türkiye sınırı er ya da geç açılacak... Husumet sayfasının çoktan kapanması gerekirdi

Hiçbir sıkıntı bizi yarı yolda bırakamaz

Bakan Fidan'dan dikkat çeken açıklamalar: Esad ile görüşmeye hazırız

Elhan Mehdiyev: Azerbaycan, Rusya'nın pozisyonuna karşı çıkmayı düşünmüyor

Coni niye Kıbrıs’ta?

Kanlı 12 Eylül darbesinin üzerinden 44 yıl geçti