Doç. Dr. Aybeniz Rahimova

Tarih: 20.11.2020 12:16

`Senden ayrılırken dağlar,civandım`

Facebook Twitter Linked-in

 

UNUTMAYALIM

 
 
 
 
Türk dünyasının bilim adamları dizisinden - kırkıncı yazı

 

*BAKÜ MEKTUBU*

 

`Hayır,Kasımzade`nin henüz yolun başındayken kendine uzmanlık alanı olarak belirlediği `Sovyet edebiyatı` kavramı ve `Halklar dostluğu` teması asla `enternasyonalist` nitelikte olmayıp,tam tersine,o kavramları kullanarak  aslında `nasyonalist` bir çizgiye bilim alanında çığır açmak ve onu geliştirmekti`

 

Belki onun kaderi günümüzde Azerbaycan`da ve Türkeye`de gelişmekte olan süreçlerin hepsini birlikte yansıtıyor: bir taraftan doğüp büyüdüğü ve yirmi yedi seneden beri ermeni işgali altındaki Kubatlı kenti Türkiye-Azerbaycan işbirliğinin başarılı bir sonucu olarak işgalden kurtarıldığı gibi yine ermenilerin 1918`de yaptığı katliamlar sonucunda sülalesinin terkettiği Zengezur bölgesinin maruz kaldığı tarihi haksızlığın giderilmesi için bu kez Azerbaycan ve Türkiye ortak baskı  yapıyorlar.Evet,bu baskının sonucunda tarihi adaletsizliğin ortadan kaldırılarak maalesef bugünkü Ermenistan sınırları içinde kalmış Zengezur bölgemizin de aziz vatan torpaklarımıza katılmasını  ve Türkiye-Azerbaycan karayolundaki otuz kilometrelik kesintinin aradan kaldırılmasını beklemekteyiz.O topraklara herkesten daha ziyade bağlı olan hassas yürekli şair ve pragmatik bilim adamı Prof.Dr.Kasım Kasımzade`nin zaten oraları hiç mi hiç terketmemiş ruhu kurtuluşun milletimize verdiği yeni nefesle,kuşkusuz şad olmaktadır.Zira özellikle hayatının son dönemlerinde istiklal mücadelemizin hem fikir babalarından ve hem de pratikte ağabeylerinden biri olmuş Prof.Dr.Kasım Kasımzade`ni ruhu bunu misliyle haketmektedir.Bu yazı dizisinde hayatını ve çalışmalarını kaleme aldığımız Prof. Dr. Halil Rıza Ulutürk`ün ruhu gibi:Azerbaycan`ın bütünleşmesi namına Tebriz adını verdiği oğlunun Şubat 1992`de,Tebriz`in askeri doktor oğlu Turgut`un ise Ekim 2020`de yine topraklarımızın işgalden kurtuluş mücadelesinde şehadete ermelerinden dolayı...

/resimler/2020-11/20/1224163759125.jpg

 

Azerbaycan`ın ünlü şairi ve bilim adamı Kasım Kasımzade 18 Haziran 1923 yılında işgalci Ermenistan`la sınırdaki Kubatlı ilimizin Hoca Musahlı köyünde doğdu.Bölgenin soylu bir sülalesinden gelen aile büyükleri 1930`ların sonlarına doğru sovyetlerin imha makinesinin tüm zulümlerine maruz kaldıkları için bir soyun tarihteki ününü sadece yaşatma değil zirveye tasıma görevi de Kasım Kasımzade`nin omuzlarına düşmüş ve bir şair,bilim adamı,bir gazetenin ve bilim kurumunun bir şubesinin yöneticisi olarak Kasım Kasımzade kaderin onun omuzlarına yüklediği görevlerin tamamının üstesinden layıkıyla gelmiştir.Biyografisini incelediğimizde dönemin bir çok genç aydını gibi Kasımzade`nin de iş hayatına köy öğretmeni olarak başladığını görüyoruz.Şeki ilimizdeki Yüksek Öğretmen Okulundan mezun olduktan sonra yirmi yedi sene ermeni işgali altında bulunmuş ve 10 Kasım kapitülasyonundan sonra ermeni işgalcılerin koşulsuz bize devretmelerini beklediğimiz Kelbecer ilimizde öğretmen,Karabağ`ımıza açıla  kapımız Yevlah İl milli eğitim müdürlüğünde ise üstdüzey memur olarak görev yaptı.O dönemin gençliğinin adeta ortak yazgısı olan Bakü Devlet Üniversitesi`nden mezun olmak Kasımzade`nin kaderinde de vardı:alman faşizmine karşı verdiğimiz Vatan savaşının sona erdiği 1945 yılında kaydını yaptırdığı Azerbaycan Devlet Üniversitesi`nden 1950`de mezun oldu.

Yine o dönem gençliğinin kaderinin bir parçası olmuş öğrenciyken iş hayatına atılma olgusunu Kasımzade`nin biyografisinde de görmekteyiz:1947-49 yılları arasında henüz talebeyken `Azerbaycan gençleri` gazetesinde çalıştı,eleştiri bölümünü yönetti.Edebiyat bilimciliğiniin cazibesiyle üniversiteden 1950`de mezun olur olmaz Bilimler Akademisi`ne bağlı Edebiyat Araştırmaları Enstitüsü`nde  doktora öğrenimine başladı,tezini savunur savunmaz  atandığı  Kidemli araştırma görevlisi veklliği kadrosuna kısa süre sonra asaleten atandı.Dönemin edebiyat ve sanat alanındaki tek gazetesi konumundaki `Edebiyat ve incesenet` gazetesine 1957`de otuz dört yaşındayken Genel yayın yönetmeni olarak atanan Kasım Kasımzade bu görevini 1963 yılına kadar sürdürmenin yanısıra Bilimler Akademisi`ndeki görevinden de zaman ayrılmadı.Yani hem genç yaşta en prestijli edebiyat ve sanat gazetemizi yönetti  hem de bilimsel çalışmalarını hiç aksatmadan yürüttü.Büyük enerji ve çok hızlı tempo talep eden bu iki görevlerin üstesinden layıkıyla geldi.Nitekim gazetedeki göevini bıraktıktan sonra zaten hiç ayrılmadığı Edebiyat Araştırmaları Enstitüsü`ndeki görevinde bu kez hem bilimsel çalışmaların altına imzasını attı hem de edebiyat bilimciliğimizin bir alanını başarıyla yönetti.

 

/resimler/2020-11/20/1224565322260.jpg

 

İşte bundan dolayı edebiyat dünyamız kendisini şair,bilim adamı-akademisyen,eleştirmen ve çevirmen olarak tanıdı.1966`da Türkiye`ye bu sıfatların tamamını taşıyan bir kişilik olarak davet edilmişti.Belki Kasımzade`yi Türkiye`ye yazar heyetinde gönderirken sovyet rejimi kendisinin `enternasyonalist` bir kişilik olduğunu düşünmüştü ( o dönemdeki `Milliyetçi akım`ın Bahtiyar Vahapzade`den sonra ismi sık sık duyulmaya başlayan kalem ustası Halil Rıza`ya ise belki dizginleyerek `doğru yol`a çekmek amacıyla izin çıkmıştı.) Fakat adım attıkları her yerde sovyet istihbaratının birkaç görevlisinin sıkı kontrolünde olmalarına rağmen `kendi bildiklerini yapan`  Kasım Kasımzade`nin de  Halil Rıza`nın da 1960`ların Türkiye`sinin büyük etkisi altında Azerbaycan`a  döndükleri kesindi.Daha sonra bunu onların hem anılarından okumuş hem de şiirlerindeki üstü kapalı imalarından gayet iyi anlamıştık.Nitekim Mart-Nisan 1991`de henüz bağımsızlığımızı kazanmadan Bakü`de ilk kez gerçekleştirilen Türkiye-Azerbaycan ortak Sempozyumu organizyasyon komitesi başkan yardımçılığını yapan Prof.Dr.Kasım Kasımzade Nisan sonunda Ankara`da yapılan toplantının açılış konuşmacısı olmuş,onur konuğu olarak gittiği Ankara`ya iner inmez  Cebeci Asri mezarlığında uyuyan Cumhuriyetimizin kurucusu Mehmet Emin Resulzade`nin mezarını ziyaret ederek o dönemde buna cesaret bile edemeyen çoğu kalem sahibinden farklı biçimde yakın arkadaşları Ord.Prof.Dr.Yaşar Karayev ve Prof.Dr.Gaffar Kendli ile birlikte mezar başında resimler çektirerek Azerbaycan basınına vermişti(Karayev ve Kendli ile ilgili bu yazı dizisinde makalelerimiz bulunmaktadır.)

Bir edebiyat bilimcisi olarak Kasım Kasımzade`nin ilk tahlilleri 1950`lerin başlarında  Azerbaycan Bilimler Akademisi`nin yayınlarında ışık yüzü görmüştür.Henüz öğrencilik yıllarında kazanmış olduğu yazı deneyimi bilimsel çalışmalarında kendisine çok yardımcı olmuştur.Hayır,Kasımzade`nin henüz yolun başındayken kendine uzmanlık alanı olarak belirlediği `Sovyet edebiyatı` kavramı ve `Halklar dostluğu` teması asla `enternasyonalist` nitelikte olmayıp,tam tersine o kavramları kullanarak aslında `nasyonalist` bir çizgiye bilim alanında yeniden çığır açmak ve onu geliştirmekti.Ki katı sovyet rejiminde bunun başka yolu ve metodolojisi de gözükmemekteydi.Yanlış anlaşılmasın,bu durum asla ve katiyen `enternasyonalizm`in  emri altına girmek olmayıp,tam tersine,tabir caizse,sovyet rejimine bir nevi,`çelme takmak`tı.Bu hususları Doç.Dr.Kasımzade`nin 1960`da yayınlanmış `Süleyman Rahimov` isimli kitabında görmekteyiz.Azerbaycan edebiyatının  mihek taşlarından biri olan bir romancının hayatının kaleme alındığı ve eserlerinin tahlil edildiği  o inceleme kitabında Doç.Dr.Kasım Kasımzade,hemşehrisi Rahimov`un doğduğu bölgenin tüm etnografik,sosyal,kültürel özelliklerini nefis ana dilinde tasvir eden romanlarını edebiyat bilimciliğine `enternasyonalist` teorilerin etkisi altında değil,ulusal-milli özellikler ışığında sunmuştur.Bu bakımdan Prof.Dr.Kasım Kasımzade 1937`de Stalin rejiminin imha politikalarına kurban gitmiş aydınlarımızın milli çizgisini daha ihtiyatlı biçimde  sürdürerek 1980`lerin sonlarında bağımıslık mücadelemizin son aşamasına girdiğimizde gerek blmsel çalışmaları ve gerekse örnek mücadeleci kişiliğyle hep ön saflarda yürümekle kanıtlamıştı.

 

/resimler/2020-11/20/1225159541428.jpg

 

İşte bu çizgideki bir hayat serüveninin simgesel zirvesini de bağımsızlık mücadelemizin son aşamasına dahil olduğumuz dönemde yayınlattığı `Edebiyatımız,maneviyatımız`  isimli kitabıydı.Yani,demişti ki,Prof.Dr.Kasım Kasımzade,bir millet edebiyatıyla,kültürüyle maneviyat kazanıyor,o maneviyat o millete bağımsızlık mücadelesinde yol gösterici olduğu gibi ulusal bilinç de o temelde şekilleniyor.Edebiyatımızın, ulusal bilincimizi geliştirmeye hizmet etmiş örneklerini bu kitabında kapsamlı biçimde analiz eden Prof.Dr.Kasım Kasımzade, `milliliğin` başka bir örneğini yakın dostu ve mesai arkadaşı,şair-bilim adamı Prof.Dr.Halil Rıza Ulutürk`ün sovyet istihbaratının düzmece evraklarına dayanarak tertiplenen yargılama sürecinde ortaya koymuş,Ulutürk`le ilgili nihai kararı açıklayacak olan mahkeme başkanını kendi arabasına alarak evine götürürken yolda `Evladım,Halil Rıza Ulutürk bir tarihtir,bu mahkemeyi Moskova onun aleyhinde sırf milli olmasından dolayı tertiplemiştir,kararınız sadece ve sadece Halil Rza için beraat olmalı` diye nasihat ve telkinde bulunmuş, birkaç gün sonra açıklanan kararda Türkiye`nin Mehmet Akif Ersoy`u saydığımız milli şairimiz Prof.Dr.Halil Rıza Ulutürk mahkemede beraat etmişti (Azerbaycan basınında makhemeyle ilgili çıkan yazılardan bunları okumuşuzdur.)1963 yılında `Edebiyat ve incesanat` gazetesinin efsane Genel yayın yönetmenliğinden kendi isteğiyle ayrılarak Bilimler Akademisi Edebiyat Araştırmaları Enstitüsü`ne Kıdemli araştırmacı olarak döndükten sonra bahsettiğimiz çizgide çalışmalarını sürdürmüş,1973`te Sovyet edebiyatı şubesinin müdürü olunca kendi bilimsel çalışmalarının yanısıra gençler için belirlediği tez konuları da aynı yön ve içerikte olmuştur.1982`de yayınlanmış kitabının `Edebiyatımızda millilik ve beynelmilelcilik` ismi kendisinin uygun bulduğu çizgiden milim sapmadığını göstermekteydi.Nitekim bugün edebiyat bilimciliği tarihimizi yeniden incelediğimizde Prof.Dr.Kasım Kasımzade`nin hep kendine has bir cizgisinin olduğunu ve 1950`lerin başlarından itibaren bizzat kendisinin geliştirdiği o cizginin `millilik` kriterinden asla kopmadığını görüyoruz.Bu kriter Azerbaycan`ın dünya ölçeğinde tanınan edebiyat bilimcisi ve eleştirmeni Ord.Prof.Dr.Yaşar  Karayev`in de isabetli biçimde işaret ettiği üzere `Şiirleriyle bilimsel çalışmalarında uyum içinde kendi ifadesini bulmuştur`

Azerbaycan`ın ünlü şairi ve bilim adamı Kasım Kasımzade`yle ilgili bu kısa yazıyı kaleme almam için bu günleri beklemem gerekirmiş diye düşünüyorum.Çünkü Kasımzade`nin doğup büyüdüğü Kubatlı ilimiz ermeni işgali altındayken kaleme alacağım bir yazının Prof.Dr.Kasımzade`nin ruhunu tam şekilde şad edeceği benim acımdan kuşkulu olmanın yanısıra Kubatlı`nın kurtuluşa kavuşmasından sonra yazabildiğim bu kısa yazının onun aziz hatırasına saygının küçük bir ifadesi olduğuna şimdi daha çok inanıyorum.Zira Kasımzade gibi    mili bir şairi ve bilim adamını  Kubatlı`sız düşünmek akıldan da mantıktan da duygudan uzak bir durum olurdu.28 Temmuz 1993`te hayatını kaybeden Prof.Dr.Kasım Kasımzade doğduğu Kubatlı kentinin düşman işgali altına düşmesini görseydi,ağır hastalıktan değil kahrından dünyasını değişecekti.

Kubatlı kurtarılınca Kasımzade`nin ruhu şad oldu,biz de bu yazıyı bu şekilde onun aziz hatırasına adamış olduk.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —