UNUTMAYALIM
*BAKÜ MEKTUBU*
Evet, aynı Vahabzade`den bahsediyoruz. Azerbaycan`ın Türkiye`de kuşkusuz en çok tanınan şairinden. Galiba ünü henüz 1970`lerin başlarından Türkiye`ye ulaşmıştı. Kim ulaştırmıştı,nasıl ulaştırmıştı,hangi sebeplerden ulaştırmıştı?
“Türkiye`ye doğrudan kitap göndermem yasak olduğu gibi,Türkiye`den bana kitaplar gelmesine de sovyet istihbaratı kesinlikle izin vermiyordu.Yolunu şöyle bulmuştum:ben kitapları Doğu Almanya`daki dostum Ahmet Schmide`ye gönderiyordum,o da alınca Türkiye`ye sevkediyordu.Türkiye`den bana ulaşacak kitaplar Berlin`e Ahmet Schmide`ye gönderiliyor,o da oradan postayla bana yolluyordu.Dünyanın en güçlü istihbaratlarından birinin yasağını bu yolla deliyorduk” (TRT`ye demecinden.)
Soğuk savaş döneminde SSCB vatandaşları olarak Türkiye Cumhuriyetinin ismini “kardeş” kategorisinde telaffuz edemezdik, NATO ülkesiydi.Moskova”nın koyduğu bu sıkı kuralı ses sanatçısı Zeynep Hanlarova şarkılarıyla,şair-bilim adamı Bahtiyar Vahabzade kitaplarıyla yerle bir ediyordu. Arşiv videolarını bir daha seyredin;dönemin Başbakanı,daha sonra Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel”in dilinde Vahabzade`nin sözleri vardır.Alpraslan Türkeş`in,Tansu Çiller`in keza öyle.Sovyetlerin dağılma sürecinde Türk basınının,daha sonra ise başta TRT olmakla Türk TV kanallarının en fazla yazı yazdığı,program yaptığı kalem adamımız da Bahtiyar Vahabzade`ydi.Yani, demem o ki,bir şair olarak Bahtiyar Vahabzade`yi Türkiye`ye tanıtmamıza gerek olmadığına inanıyorum.Öyleyse bilim adamı Bahtiyar Vahabzade`yle ilgili bilgi ve görüşlerimizi Türk okuruyla paylaşalım.
İlginç bir kader mi diyelim,tesadüf mü diyelim. Şair olarak edebiyat dünyasına ayak basmasında en büyük rol Azerbaycan`ın 1937`den sonraki en popüler şairi ve `Sosyalist gerçekliği` akınıyla `Milli nüansları` yapıtlarında maharetle harmanlaya bilen Samed Vurgun`a (`aşık olmuş` anlamını taşıyor.) mahsustu.İhtiyarlık döneminde anlattığına göre delkanlıyken sosyalizmin çok sıkı propagandistlerinden Süleyman Rüstem kendisine siir yazmamasını tavsiye etmiş fakat delikanlı Bahtiyar dinlememiştir.Tam da himayeye ihtiyacı olduğu dönemde,yirmi yaşında üniversite öğrencisiyken Samed Vurgun onun birkaç şiirini okuyarak yayınlamasını tavsiye etmekle kalmamış,bir de genç Bahtiyar`a bir şiir ithaf etmişti.Samed Vurgun gibi sadece SSCB`nin değil Balkanların,komünist bloğun yakından tanıdığı Afrika`da,Güney Amerika`da, Doğu Asya`da kalem dostları bulunan bir edebiyat adamının genç bir şaire şiir ithaf etmesi sıradan bir olay olmadığı için Bahtiyar Vahabzade henüz talebelik yıllarında Azerbaycan`ın edebiyat aleminin yeteri kadar tanınan kişiliklerinden biri olmuştu.Belki vefa borcundan olacaktır,diploma tezinin konusunu Samed Vurgun olarak belirlediğinde aslında gelecekte edebiyat bilimcilği alanında verdiği eserlerin merkez figürünün aynı edebiyat adamı olacağını büyük ihtimal biliyordu.Nitekim öyle oldu ve Bahtiyar Vahabzade henüz öğrencilik yıllarında başladığı incelemelerini hayatının sonuna kadar sürdürdü ve edebiyat bilimcililiğimizde Samed Vurgun üzerine yazılan tez,araştırma ve inceleme kitapları,makalere,düzenlenen konferanslara rağmen Bahtiyar Vahabzade bu alanda ilk sıradaki uzman olarak kalmayı bugüne kadar sürdürüyor.
Azerbaycan`ın dünyaca ünlü kalem ustası Ord. Prof. Dr. Bahtiyar Vahabzade`nin bilimsel çalışmalarının özelliklerine değinmeden önce konuya şu açıdan da bakmamızın faydalı olduğunu düşünüyorum: elbette ki,her bir edebiyat adamının şiir,öykü,roman, piyes dışında bir de edebiyata bakışını yansıtan yazılar kaleme alması çox doğaldır ve dünyanın tüm önemli kalem sahipleri bunu yapmışlar. Türk yazarları arasında Orhan Veli`nin edebiyatın estetiğine ilişkin yazılarını tekrar tekrar okumayı çox severim.Kalem sahiplerinin edebiyata, zamana, topluma ilişkin görüşlerini okurla paylaşmaları okurun onları daha yakından tanımasına neden oluyor.Bir yazar için bunu yapmak belki belirli anlamlarda kolaydır. Br de işin ikinci bir yanı vardır kii,bu da bir kalem sahibinin kendi çağdaşı veya kendinden önceki kuşağın mühim bir temsilcisi veya klasikleşmiş bir edebi kişilikle ilgili araştırma yazıları kaleme almasıdır.Yani bir edebiyat, bir gönül insanlığının yanısıra bir de pragmatik bilim insanı olmasıdır.
Takdir edersiniz ki,edebiyat tarihinde bu tür insanlara ender rastlanılmaktadır.Yani hem edebiyat yaratıp hem de edebiyat bilimcisi olmak gerçekten çok zor bir iş olmalı ki edebiyat tarihinde örnekleriyle çok az karşılaştığımız bir durumdur.Şöyle düşünün: hem kendi edebi eserlerinizi kaleme almak için alında ter,suratta ızdırapla çalışacaksınız,öte yandan ise başkasının eserlerini tahlil etmek için aynı derecede zor ve azaplı bir görevi üzerinize alacaksınız.İşte Bahtiyar Vahabzade edebi eserlerle bilimsel yapıtlar kaleme alma vazifesini gönüllü olarak üzerine almış ve bunun da üstesinden başarıyla gelmiş ender edebiyat adamlarından biridir.Şöyle ki,Azerbaycan edebiyat bilimciliğinin son yetmiş yıllık tarihine baktığımızda Ord.Prof.Dr.Bahtiyar Vahabzade`nin isminin 20.yüzyıl şiirimizin büyük ustası Samed Vurgun`un eserlerinin araştırılmasıyla özdeşleştiğini görüyoruz.Yazılanlardan okuyouz ki,üniversiteden mezun olduktan sonra genç Bahtiyar Vahabzade`yi bilim alanına yönlendirerek çalışmaların destekleyen ve kendi eserlerine ilişkin doktora tezi yazmasına izin veren, teşvik eden insan bizzat Samed Vurgun`un kendisi olmuştur.Doktora tezini henüz Samed Vurgun hayatteyken savunan Bahtiyar Vahabzade`nin ünlü şairimizle ilgili ilk inceleme kitabı 1956 yılında yayınlanarak bu alandakı ilk temel eser olma niteliği kazanmıştır. Kitapta Samed Vurgun`un şiirlerinin,şiir-romanlarının,piyeslerinin analizini yapan Bahtiyar Vahabzade ünlü şairin edebiyata,özellikle lirik şiire ilişkin görüşlerine de belirli ölçüde yer vermişti.llk kitabından itibaren bir Samed Vurgun uzmanı olarak kabul edilen Bahtiyar Vahabzade ünlü şairin ebediyete kavuşmasının onuncu yılı olan 1966`da kapsamlı bir araştırmayla adeta selefine olan manevi borcunu bir daha ödemiştir.Vahabzade`nin incelemesi Samed Vurgun`la ilgili kaleme alınan tüm araştırmalar için referans niteliği taşıdı.
Edebiyat bilimciliğ alanındaki deneymlerini Bakü Devlet Üniversitesi`nin son sınıfında verdiği derslerde öğrencileryle paylaşan Bahtiyar Vahabzade bu çalışmalarını sadece Samed Vurgun`la veya sadece edebiyat alanıyla sınırlandırmadı,eski çağlardan günümüze kadar ulaşmış makamlarımızın yanısıra Avrupa`nın klasik çoksesli müziği üzerine de çarpıcı yazılar kaleme aldı.Örnek vermem gerekirse,1974 yılında Azerbaycan`ın Devlet ödülünü almış Makam şiir-romanına paralel olarak o makamları analiz ettği makalelerini ve Alman klasik bestecilerinin yapıtlarını tahlil ettiği yazılarını göstere bilirim.Bahtiyar Vahabzade edebiyat ve sanat üzerine kaleme aldığı yazılarında ve televizyon konuşmalarında kalbiyle aklının,duygularıyla pragmatizminin vahdetini kura biliyordu.Bundan dolayı onun yazıları kuru ve yorucu olmuyor,okuru sadece bilim açısından değil manevi açıdan da besliyordu.Yine örnek vermem gerekecekse,dünyanın 120 ülkesinin konser salonlarında çalmış ünlü keman ustamız Habil Aliyev`in sanatını bilimsel açıdan inceleyen yazılarını göstereceğim.Bahtiyar Vahabzade”nin bu yazılarını okuduğumuzda sanki bir müzik teorisyeninin incelemeleriyle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorduk.Çünki o kendi imzasının sorumluluğunu çok iyi anlayan bir kalem sahibiydi.
Yönettiği edebiyat toplantılarındaki konuşmaları hacım bakımından kısa fakat anlam bakımından derin ve net tespitler içermekteydi.Yine örnek vermem gerekecekse,Mart 1981”de 1950”lerin ortalarında Azerbaycan şiirinde devrimin altına imza atarak içerikte ve şekilde edebiyatımıza bir dzi yenilik getirmiş Ali Kerim`in 50.doğum yılı toplantısında Vahabzade”nin yaptığı konuşmanın edebiyatı anlayanlar ve sevenler açısından ne denli unutulmaz bir olay olduğunu göstereceğim.”Otuz yedi yaşın bir ömür için çok kısa olmasına rağmen hayata otuz yedi yaşında veda eden Ali Kerim`in kaleme aldığı eserlerin yarattığı etkininin söz,edebiyat var oldukça bizi terk etmeyeceği en büyük tesellimizdir” sözleri Ali Kerim`in şiirleri kadar salonu hınçahınç dolduran edebiyat hayranları üzerinde etkili olmuştu.İşte bu isabetli analiz ve tespitlerinden dolayı Bahtiyar Vahabzade bilim insanlarıyla çok hayırlı bir rekabet içinde bulunmuş ve 1980 sonbaharında Bilimler Akademisi yönetimnce yapılan oylamada Ord.Prof.Dr.titrine layık görülmüştü. Ve Samed Vurgun`la ilgili araştırmalarını hiç sengitmeyen Bahtiyar Vahabzade`nin 1984`de ilavelerle yayınlanan kitabı bilim alanındaki sürekliliğin ve devamlılığın mühim bir örneği olarak gerek akademik dünyanın gerek üniversite öğrencilerinin ve gerekse genel okur kitlesinin bir daha rağbetini kazanmıştı.
O zamanlar artık bir efsane haline gelmiş Bahtiyar Vahabzade`nin üniversite sınıfında derslerini dinlemek sadece edebiyatın değil Azerbaycanı`mızın kaderini ilgilendiren tüm konular bakımından gençlerin ufkunu açıyordu.Sovyet istihbaratının dikkatini çekmemek için ikiye parçalanmış aziz vatan torpaklarımızın kaderini konu alan ve 1958`de bir ilimizin gazetesinde yayınlatmasından dolayı Vahabzade`nin ciddi sıkıntılar yaşamasına neden olan Gülistan isimli şiir-romanının üniversite duvarları arasındaki etkisi giderek güçleniyordu.Ord.Prof.Dr.Bahtiyar Vahabzade, derslerinde zamanının çoğunu parçalanmış vatan topraklarımızın yeniden bütünleşmesi konusuna ayırarak Gülüstan şiir romanının toplumda yarattığı etkiyi bu şekilde destekliyor,besliyordu.Yani,kendisine tahsis edilmiş oditoryumu milli bilincin şekillenmesi ve bilenmesi bakımından azami derecede verimli kullanmaya çalışıyordu. Farklı bir ünversitede eğitim görmeme rağmen Bahtiyar Vahabzade`nin,Bakü Devlet Üniversitesi`ndeki derslerini hep merak ederdim.Talebesi olan yakın arkadaşım beni onun dersine götürdüğünde Bahtiyar Hoca`nın anlattıklarından adeta büyülenmiş,dersi sonuna kadar can kulağımla dinlemiştim.Bundan dolayı kendimi bugüne kadar çok mutlu hissetmişimdir.İşte Ord.Prof.Dr.Bahtiyar Vahabzade`nin sovyet rejimi içinde milli bilincimizi hem uyandıran hem de şekillendiren bir kalem sahibi, bir düşünür, bağımsızlığımıza giden yola ışık tutan bir şahsiyet olarak sadece Azerbaycan`ın değil Türkiye`nin de kalbinde yer edinmesinin ana nedeni de şiirle bilimin,duyguyla aklın sentezini kendi kişiliğinde ortaya koya bilmesiydi.
İşte bundan dolayıdır ki,Ord.Prof.Dr.Bahtiyar Vahabzade sadece edebiyatımızın değil bilim dünyamızın da saygın isimlerinden biri olarak biz akademisyenlere yol göstermeye devam ediyor.Bizim ise ona her daim şükran borcumuz bulunmaktadır.Kendisini saygı ve rahmetle anmak vazifemizdir.