Doç. Dr. Aybeniz Rahimova


`Tebriz-Bağdat-Şam-Kahire: Şark bilimciliğimizin kiymetli bir ustadı`

Bir bilim dalı olarak dilden edebiyata,tıptan astronomiye,matematikten tarihe kadar envai çeşit alanı kendi içinde barındıran Şark bilimciliğinin Abbasiler döneminde ortaya çıkarak muazzam bir gelişme kaydettiği bilinmekte olup,


 

UNUTMAYALIM

 
 
 
 
Türk dünyasının bilim adamları dizisinden - altmış birinci yazı

 

*BAKÜ MEKTUBU*

 

Bir bilim dalı olarak dilden edebiyata,tıptan astronomiye,matematikten tarihe kadar envai çeşit alanı kendi içinde barındıran Şark bilimciliğinin Abbasiler döneminde ortaya çıkarak muazzam bir gelişme kaydettiği bilinmekte olup,Nizamiye metresesi`nin buradaki rolü ise her bir bilim insanı tarafından itiraf edilmektedir.Peki dünyanın bilim tarihine son dokuz-on asırdan buyana değerini koruyan eserler sunmuş o bilim insanlarının bir kısmı nereden çıktı derseniz? Basra körfezinden Hazar denizinin kuzey kıyılarına kadar geniş bir coğrafyaya yayılmış Azerbaycan`dan çıkması bir tesadüf olabilir mi sizce? Asla.Çağdaş anlamda profesyonel bir bilim alanı olarak Azerbaycan Cumhuriyeti`nde Şark bilimciliğinin temeli 1919`da ilk üniversitemiz kurulur kurulmaz atılmış ve Çarlık dönemi Rus Şark bilimciliğinin en önemli uzmanları ve hocaları üniversitede bu alanın geliştirilmesine önemli katkılar sunmuşlardı.Üniversite nezdinde kurulan Şarkiyat fakültesinin Arap dili ve edebiyatı bölümü ilk mezunlarını 1962 yılında verirken onların arasında Arap edebiyatı alanında sadece Azerbaycan`ın değil eski SSCB`de önemli uzmanlardan biri sayılan Prof.Dr.Aida İmankuliyeva,Ord. Prof. Dr. Vasim Mammadaliyev,felsefeci Ord.Prof.Dr.Zakir Mammadov ve Prof.Dr.Malik Mahmudov ilk mezunlardandı.Bu yazı ecelin bilim ve eğitim dünyasından vakitsiz alıp götürdüğü Malik Mahmudov üzerine kaleme alındı.

4 Kasım 1938`de Türkiye ile sınırdaş Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti`nin Ordubad kentinde doğdu.Ordubat`ın Türk istiklal tarihindeki önemi 1918- 1919 yılları arasında günümüz Türkiye Cumhuriyeti topraklarında mevzut olmuş Kars merkezli Cenubi Garbi Kafkas Cumhuriyeti`nin sınırlarının Ordubad`ı da kendi içinde barındırmasıdır.İşçi bir babanın evladı olan Malik Mahmudov 1957`de kazandığı Azerbaycan Devlet Üniversitesi Şarkiyat fakültesi Arap dili ve edebiyatı bölümünün başarılı bir öğrencisi olarak beş yıllık lisans programının son sınıfında Irak`ın Bağdat Üniversitesi`ne 1 yıllık dil geliştirme stajına gönderilmiştir.Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendiren Mahmudov arşiv ve kütüphaneleri adeta kendine mesken tutarak ertesi sene Bakü`ye,Arapçasını mükemmel düzeye çıkarmasının yanısıra cilt cilt kitaplar kaleme almak için yetecek kadar yazma ve kitaplardan derlediği notlarla dönmüştür.Bağdat Üniversitesi`ndeki eğitim döneminde bilimsel çalışmalarının ana temasını Hatip Tebrizi ve Arapça yazmış Azerbaycan kökenli kalem sahipleri olarak belirlemiştir. Bağdat dönüşünde Azerbaycan Bilimler Akademisi Şark Araştırmaları Enstitüsü`nün Arap filolojisi bölümünde göreve başlamasında zekasınınve çalışkanlığı belirleyici rolü oynamıştır.Hatip Tebrizi`nin hayatı ve çalışmaları üzerine kaleme aldığı doktora tezini savunur savunmaz Şarkiyat Enstitüsü Arap edebiyatı şube müdürlüğüne tayin edilmiş ve bu alandaki çalışmaların yönünü belirleyen bilimsel projeler ortaya koymuştur.

 

/resimler/2021-4/16/2128282722335.jpg

 

1975`te profesörlük tezini savunduktan sonra mezun olduğu eğitim-bilim kurumunun Arap dili ve edebiyatı bölümüne görev yapmaya dönmüş ve kısa sürede bölümün başkanlığını üstlenmiştir.Sovyet döneminde bilime atfedilen önem ve uygulanan sıkı kurallar ortamında ve üstelik Şarkiyat alanındaki çalışmaların merkezlerinin Moskova,Sankt-Petersburg olduğu dönemlerde kırk yaşındaki bir Azerbaycan`lı bilim nsanının Prof.Dr.titri alarak bölüm başkanı görevini üstlenmesi mucize gibi bir iş olmalıydı.Malik Mahmudov bunun üstesinden gelebilecek yeteneğe ve çalışma disiplinine ve azmine sahip bir şahsiyetti. 1 Temmuz 1991`de henüz elli dört yaşındayken dünyaya veda etmesine kadar geçen süreçte Devlet Üniversitesi`nde genç bilim insanları yetiştirmek için sarfettiği çabalar asla sonucsuz kalmamış ve bu alanda günümüzdeki çalışmaların yönünü belirleyen akademisyenler ve hocaların önemli kısmı Prof. Dr. Mahmudov`un lisans-yüksek-doktora öğrencileri olmuş,Arap edebiyatı araştırmaları alanında günümüzde söz sahibi olan akademisyenlerin ya tez danışmanlığını yapmış veya tez savunma kurallarına göre karşıt görüş bildirerek Bilim Konseyi`nin önünde yanıtlanmasını talep eden deneyimli bir görevli olarak atanmış,bununla da tezlerin objektif şekilde savunulmasının temininde kendi karizmasını ortaya koymuştur. Doktora tezini 1972 yılında `Hatip Tebrizi`nin hayatı ve yaratıcılığı` adı altında yayınlatan Malik Mahmudov`un kitabı bu alanın sadece Azerbaycan`da değil dünya çapında en kapsamlı ve derin araştırmacılarından biri olarak dikkatleri kendi üzerine çekmiştir. Merhum Ord. Prof. Dr. Hamid Araslı`nın `Xİ yüzyılda Azerbaycan Türklerinin yetiştirmiş olduğu en büyük kişilik` diye nitelendirdiği Hatip Tebrizi`nin Arap dili ve edebiyatı üzerine yaptığı çalışmalar bu alanda Şark dünyasında açılmış ilk çığırlar niteliğindeydi.Henüz talebelik yıllarımızda Malik Mahmudov`un bu çalışmasını okuduğumuzda hem Hatip Tebrizi`nin bilim adamı ve hoca kişiliğinin önünde hayretlere düşmüş ve hem de bir bilim adamı olarak Malik Mahmudov`a gıpta etmiştik.Çünkü 1030 Tebriz doğumlu Hatip Tebrizi eğitiminin ilk kısmını Tebriz`de tamamladıktan sonra devam etmek amacıyla Bağdat`a gitmiş,yine eğitimin peşinden Şam`a,orada eğitiminn bir sonraki bölümünü tamamladıktn sonra Kahire`ye ulaşmıştı.Daha sonra Bağdat`a dönen Hatip Tebrizi,Selçuklu hükümdarı Alparslan`ın veziri Nizam-ül Mülk`e saygı olarak adının verildiği `Nizamiye` medresesinde kırk yıl hocalık yapmıştır.Bilim dünyasına yeni adım attığımız yıllarda Malik Mahmudov`un o çalışması “Tebriz`den Şam`a yaya` ismi altında genişletilerek yeniden ışık yüzü gördüğünde bir daha okumuş ve bir arkadaşıyla konuştuğu Azerbaycan Türkçesinin hocası Abu`l Ala tarafından hiç duyulmamasına rağmen hocanın iki arkadaş arasında Azerbaycan Türkçesinde geçen konuşmayı akabinde aynen öğrencisine aktardığını okuduğumuzda Şarkiyat alanının iğneyle mezar kazmak gibi meşakkatli bir iş olduğundan asla kuşku duymamıştık.

 

Mahmudov`un kitaplarını okudumuğuzda bu bilim adamının mercek altına altına konularda adeta Arapça hiçbir kaynağı devre dışında bırakmadığı gibi özellikle ünlü Rus Şark bilimcileri V.V.Bartold,Y.E.Bertels v.d. ekol olmuş bilim adamlarının çalışmalarında gördüğü kaynak yetersizliği olgusunu okurun gözünün önüne serdikçe Azerbaycan`ın bu alanlarda ter döken öteki bilim insanlarının da kendilerine güveni artıyordu.Hatip Tebrizi üzerine yayınlatığı iki araştırma kitabına paralel olarak Prof.Dr.Malik Mahmudov bilimsel incelemelerinin objelerini dört yüz yıl daha öteye götürerek Vİİ-Xİİ.yüzyıllarda yaşamış ve Arapça yazmış Azerbaycan kökenli şairlerin hayatını ve eserlerini araştırmıştır.1983 yılında Bakü`deki `Elm` yayınevinden dönemin kullanımdaki kiril alfabesinde çıkan `Arapça yazmış Azerbaycan`lı şair ve edibler`(Vİİ.-Xİİ.yüzyıllar) kitabı büyük talep üzerine halihazırda kullandığımız latin alfabesine aktarılarak noktasına-virgülüne dokunulmadan 2006 yılında `Şark-Garp` yayınevinden çıkmıştır.Adeta her cümlesinde birkaç kaynağa isnat yapılan bu eserinde Prof.Dr.Mahmudov`un dünya Şark bilimciliğine kazandırdığı en mühim yaklaşımlardan biri `coğrafya-dil-edebiyat-bilinç` ilişkisinin Arapça yazmış Azerbaycan kökenli şair ve ediplerin eserlerine yansıma şekilleriyle ilgili olmuştur. Edebi örneklerin çok çok azlığından yakınan Prof. Dr. Mahmudov mevcut kaynaklar temelinde yaptığı genelleştirmelerde şu tespitlerin altını çizmiştir :”Vİİ.-Xİİ.yüzyıllarda yaranmış Arap dilindeki Azerbaycan edebiyatını araştırmak için Arap dilinde kaleme alınmış tarihi-coğrafi kaynaklara başvurulması gerekmektedir.Konuları itibariyle bu kaynakları üç kısma ayırabiliriz: 1) Sadece edebi bilgi alma amacıyla başvurulan tarihi eserler;2) Sanatçının dönemiyle ilgili kimi tarihi olayları açıklığa kavuşturmak ve bunun yanısıra değerli edebi notlar tutmak bakımından başvurulan tarihi-coğrafi kaynaklar; 3) Azerbaycan`ın o dönemdeki sınırlarını belirleme,o sınırların içinde kalan yaşam ünitelerini kesinleştirme amacıyla kullanılan coğrafi mazmunlu yapıtlar”(s.11)

Arapça yazılmış Azerbaycan menşeli kalem sahiplerinin eserlerinin çoğunluğunun sınırlar dışına çıkamadan yerel düzeyde kalmasına işaret eden Prof.Dr.Malik Mahmudov`un başka bir tespiti ise `Şark Rönesansı` olarak dünya edebiyat tarihine geçen Xİİ yüzyıl Fars dilli Azerbaycan şairlerinin eserlerinin kökenlerinin Arap dilinde kaleme alınmış eserlerde aranmasının doğru olacağına vurgu yapmıştır.Prof.Dr.Mahmudov`a göre,”O dönemde Orta Asya`da ,Kazakistan coğrafyasında,İran coğrafyasında,Afganistan`da ve İspanya`da yaranmış edebiyatın yanısıra Azerbaycan`da da yaranmış Arap dili edebiyatı genel islam kültürü çerçevesine dahil edilmesi elzemdir ve araştırmalar o mecrada yapılmadığı sürece sağlıklı sonuçlara varılması imkansız olacaktır”.Dönemin koşullarına göre önce Arap,daha sonra ise Fars dilinde ortaya çıkmış Azerbaycan edebiyatının kökenleri konusu Prof.Dr.Malik Mahmudov`u bu kadar düşündürdüğü içindir ki,ömrün vefa etmeyip hayata geçirilmesini engellediği düşüncelerini onun açtığı çığırdan yürümeyi kendilerine borç bilen öğrencileri hayata geçirmeyi sürdürüyorlar.Bu durum ise Azerbaycan`da Arap dilli edebiyatı araştırma ekolünün yaranmasına neden olmaktadır.Prof.Dr.Malik Mahmudov`un öğrencilerinin islam öncesi Arap edebiyatına ilişkin çalışmalarının dünya çapında takdir toplamasının bir nedenini de hocasının öğrencilerine aşılamış olduğu bilime yaklaşım disiplininde görmemiz gerekmektedir diye düşünüyorum.Prof.Dr.Malik Mahmudov`un henüz sovyet zamanında işaret ettiği gibi,bu çalışmaların genel islam kültürü çerçevesine dahil edilerek derinleştirlmesi fikrinin Azerbaycan`da gerçekleştirilmesinden memnunyet duymaktayız.

Hayata elli dört yaşında veda etmesine rağmen Şark bilimciliği tarihinde onurlu bir iz bırakıp giden Prof.Dr.Malik Mahmudov kaleme aldığı eserleriyle `Kocaman bir dağ misalı bilim deryasının ortasında durmaya` devam ediyor.

Ruhu her daim şad olsun.

 

"Vefa"nın sadece bir semt ismi olmadığını kanıtlamak için... Silah almak mı?

Suriye denkleminde son durum

"Suriye, Türk himayesine giriyor"; "İsrail ve Türkiye çıkarları Suriye'de çatışıyor"

"Erdoğan'ın ısrarcılığı, Colani'nin başarılı olup olmayacağı netleşmeden Suriye haritasında değişikliğe neden olabilir"

Esad sonrası Suriye: Rusya'nın Ortadoğu'da kriz stratejisi ve Türkiye'nin yanıtı

Yeni Suriye denklemi nasıl olacak?

RUMLAR TÜRKİYE’Yİ SUÇLAMAK İÇİN BAHANE YARATMAĞA ÇALIŞIYORLAR

Suriye jeopolitiğinin değişen doğası

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım