Dr. Mayıs Alizade
Dünyaca ünlü Azerbaycanlı yazarın günlükleri 1960`ların ortalarında Aziz Nesin`in SSCB`de Türk milliyetçilerinden daha fazla milliyetçi düşüncede ve üslupta konuştuğunu ortaya koyuyor.
Nesin`in yakın arkadaşı ve halihazırda İsrail`in Kudüs kentinde ikamet eden çağdaş dünya edebiyatının büyük ustası Cengiz Hüseyinov 2009 yılında Moskova`da yayımlanmış Geçmişte kalanların elini sıkarken isimli kitabında Aziz Nesin`le ilgili günlüklerindeki önemli notlara yer verdi.Günlüklerde Aziz Nesin`in o zaman Azerbaycan ve Orta Asya toplumlarının rusça konuşmasından rahatsız olduğunu ve temiz,ortak bir Türkçenin yaratılmasını hayal ettiğini görmekteyiz.
Moskova`da tanışmış,uzun süre sohbetler etmiştik(Türkiye`dekinden daha fazla).`Literaturnaya gazeta`nın Türkiye`deki özel muhabiri` şeklinde kendinden uydurduğu bir görevin KGB`nin kontrolünde olacağını düşünememişti.
9 Haziran 1965 Çarşamba.Önceki gün Aziz Nesin gelmiştir.
11 Haziran.Aziz Nesin`le buluştuk,şömineli restoranda öğle yemeği.Yaşlılık üzerine konuşan Lev Nikulin bir daha Türkiye`ye gidemeyeceğini ifade ediyor.İlki 1909`da olmak üzere orada dört kere bulunmuştur; ardından 1925`de,en son ise 1957`de.Yan taraftaki Türk gazetesinde iki resim vardır:asılarak idam edilmiş rus `casus` ve Lev Nikulin.Türkiye`ye Büyükelçinin misafiri olarak gidiyormuş.Ekper Babayev,Berdı Kerbabayev,Çugunov,Simonov,Lenç(Aziz Nesin`in kitabına ön söz yazmıştır),bayan çevirmen ve ben.Kısa boylu olup mütevazi giyinmiştir,gömleğinin kolları süzülmüştür.Esmerdir.Gözleri parlıyor.Bakışları açık ve sakindir.Lenç boyunu kastederek “Boyunuzun daha uzun olduğunu düşünmüştüm” dedi.
Nesin:”Bir gün konuşmayı bitirip kalktığımda “Otururken uzun boyluydunuz” demişlerdi.Yaşıyla ilgili olarak Simonov`a :”Aynı yaştayız” dedi ancak ak saçlı ve yaşlı Simonov,Nesin`in babası gibi görünüyordu.
-Nesin:Kadınlar beni otuz yaşın üzerinde bile görmüyorlar.
-Simonov:Onlar hangi koşulları hesaba katarak sizi o yaşın üzerinde görmüyorlar?
Nesin gülüyor.”Bu konuda susacağım”.
Yeniden Simonov`a:”Zor koşullarda yaşamanızdan dolayı bu kadar yaşlanmışsınız,ben ise mükemmel ortamda şatafat içinde yaşıyorum” diyor.
Aziz Nesin 1943`den yazıyor. Kitaplarının tirajı peki? “Bizim Türkiye`deki on binimiz sizin buradaki beş yüz bine eşdeğerdir”.
-Eserleriniz nerede basılıyor?(Lenç)
-Her yerde benim öykülerimi bekliyorlar.İtalya`da Altın Palmiye Ödülünü aldıktan sonra beni kabullendiler.
-Oyuncular sizin eserlerinizi okuyorlar (Lenç).
-Hayır...Siz SSCB`de Türkiye`yi herkesten daha iyi biliyorsunuz.Ancak gerçekte Türkiye`yi kimse bilmiyor.Ve Nazım Hikmet`i de Türkiye`den daha iyi hiçbir yerde hiçkimse bilmiyor.
Nazım`ın yaşama veda etmesini bir türlü kabullenemiyor.Simonov :”Bizde bulunan yazmalarının mikrofilmlerini arşiverden temin ederek size verebiliriz.Ancak bunu açık şekilde ve resmi yoldan yapmamız gerekir;örneğin Türkiye Yazarlar Birliği`nin bize yazı yazmasıyla”.
Aziz Nesin :Örgütün 3-5 üyesi bulunmaktadır,ufak bir odaya sığınmışız,aidatlarla ayakta duruyoruz,ne yapacağız mikrofilmleri?Nazım`ın adına dernek kurarak eserlerinin tamamını bir yere toplamayı,tahrifleri ortadan kaldırdıktan sonra basmayı düşünüyoruz”.
Kısa süre önce iki ülke arasındaki savaşa ilişkin komediyi bitirmiştir: biri polis düdüğü,öbürü ise çizme fırçaları yapıyor,Varşova`ya Nazım`ın dul karısı Münevver`e göndemiştir.Ekper,Vera`ya (Tulyakova) gitmeyi önerdiğinde Nesin`in yanıtı gecikiyor.Ekper bunun farkına vararak :”İşte Nazım`ın oturduğu evi kastediyorum” diyor.
Nesin yazarların Weimar`da yapılan uluslararası toplantısında nasıl hırsla konuştuğunu anlatıyordu :”Kürsüye çıkan ispanyol ateşli konuştu,Güney Amerikalı da ateşli konuştu; Türkün neyi eksik diyerek ben de alevli konuştum.Yerime
oturduğumda bana “Onlar kendi ülkelerine dönmeyecekler,siz ise döneceksiniz” dediler.”Başınıza bir işin gelmesi durumunda Yazarlar Birliği sizi savunacaktır”- SSCB Yazarlar Birliği Dış İlişkiler Komisyonundan Stejenskiy kendisini teselli etmiştir.
Türk dilinin temizliği ve Türk halklarının arapve fars kelimelerinden arınmış ortak dilinin olması için mücadele veren bir kişilik..Sık sık benim sözlerimi düzeltiyor:”Sizin Azerbaycan`da her alanda değişimin olması gerekir...Ne yapmalı,fars,arap,fransız dilleri güzeldir.Türk dilinin de temiz ve güzel olması gerekir.Türk kelimelerini sık sık kullanmanız için sizin bir seneliğine Azerbaycan`a öğretmen olarak gönderilmeniz gerekir”.
Tavla oynayıp-oynamadığımı sorduğumda yirmi seneden bu yana oynamadığını diyor:”Tavlaya sarfedeceğim zamanı en iyisi öyküye sarfederim”.
Moskova`da yeteri kadar çay içememekten şikayetçiydi.Kerbabayev siyah mı yoksa yeşil mi çay içtiğini sorduğunda Aziz anlamayarak “Demli içiyorum” diyor.Son yıllarda 4-5 saat uyuyormuş.”Kiminin silahı güç ve güzellik,kimininki boyudur...Benimki ise emeğim ve eserlerimdir”.Üç piyes,iki binin üzerinde öykü,altı roman kaleme almıştır.
Ekper mizahi öykülerinin basıldığı yayınevinden telifi almak için gitmeyi önerdiğinde “Türkiye`ye göndersinler,para orada lazım,burada ben misafirim” diyor.Benim ve Ekper`in aile durumumuzu soruyor,seve-seve kendi dört evladının ismini telaffuz ediyor.
12 Haziran Cumartesi.Ekper,Nesin`le tartışmasını anlattı,Hikmet`in en iyi eserlerini Türkiye`de kaleme aldığını düşündüğü gibi Münevver`i örnek bir anne,eş olarak görüyormuş.
13 Haziran.Ukrayna oteli.Jak İhmalyan,Aziz Nesin(onlar aynı cezaevinde yatmışlarmış),Ekper ve ben.Novodeviçye mezarlığına gittik(Vera da bizimleydi),Nazım`ın mezarı başında resimler çektirdik.Nazım`ın mezar taşı yazısının rusça olmasına şaşırdı.”Nazım sizi çok seviyor ve büyük bir yazar olarak değer veriyordu”diyerek Vera eve davet etti.Nesin hediye ettiğim kitabımın kapağına büyük istekle Nazım`ın Vera`ya
Paris`ten,Prag`dan,Stockholm`dan,Roma`dan gönderdiği sevgi mektuplarından kelimeler yazıyordu.Rusça ve Türkçe kartlar vardı.Masanın üzerinde Nazım Hikmet gemisinin kütüphanesine verilecek kitaplar duruyordu.
16 Ağustos.Aziz Nesin,Nazım Hikmet gemisini karşılamak için Vera Tulyakova ve Ekper Babayev`le gittiği Odessa`dan geri döndü.
-Gemiye bu ismi vererek Türkiye`yi kıcıklandırdık mı acaba?
-Hayır,-Nesin cevap verdi,-düşünmüyorun,ölmüş bir insanla ilgili neden kötü düşünülsün ki? Nazım Hikmet sağ olsaydı...Kültür tarihinden silemezsiniz ki...
Dil üzerine. ”Azerbaycan dili Türkçenin bir dialektidir.Azerbaycanlılardır ancak dil Türkçedir (Amerika ve ingilizce).Gürcüstan ve Ermenistan`da hoşuma gitti,Azerbaycan`da ve Orta Asya`da ise hayır: insanlar kendi aralarında rusça konuşuyor.”Rusçayı bilmek gerekir,burası i iyidir ancak kendi dilini de kaybetmemeli.Eğer sevgililer farklı bir dilde konuşuyorsa,ana dili kayboluyor demek ki (Ekper`in akrabası kendini haklı çıkarıyor:”Ama biz Moskova`da okuduk”).Soruyorum: neden Gürcüstan`da ve Ermenistan`da kendi dillerinde konuşuyorlar,Azerbaycan`da ve Orta Asya`da ise yok? Orada da sovet iktidarıdır,burada da.Ancak neden böyle oluyor? Sizin düşünerek düzeltmeniz gerekir.Sovet hakimiyeti iyidir,edebiyat için her türlü ortamı yaratıyor ancak gençlerin kendilerine yol açması zordur.Benim güya Literaturnaya Gazeta`nın muhabiri olarak Türkiye`ye gitmemle ilgili İzmir`deki,Ankara`daki,İstanbul`daki arkadaşlarına mektuplar kaleme almıştı.
23 Ağustos Pazartesi.Türkiye`ye gitme fırsatı olmadı.Yarım sene sinirlerim yerinden oynadı,Nesin`in yazdığı mektupların,yaşadığım heyecanların hiçbir faydası olmadı...Markov`a (SSCB Yazarlar Birliği Başkanı),naifliğime şaşırarak bana bakıyordu,kararı onlar vermiyordu zira...”Canınızı sıkmayın,gidersiniz bir gün” dedi.
Radi Fiş bana “Beş sene uğraşmama rağmen olmamıştı,ardından yol bir açılmış,pir açılmıştı”
Not: Cengiz Hüseyinov`un,Aziz Nesin`le ilgili anılarının Türkiye`yle ilgili bölümünü Odatv daha önce yayınlamıştır.