Doç. Dr. Aybeniz Rahimova


`Yazar, bilim adamı, hoca, ekol`

“Çünkü kitaplarından çok şey öğrenmişizdir,boynumuzda hep hakkı bulunacaktır.”


 

UNUTMAYALIM

 
 
 
  
 
 
Türk dünyasının bilim adamları dizisinden - altmış yedinci yazı

 

*BAKÜ MEKTUBU*

 

Doç. Dr. Aybeniz Rahimova

 

Çok benzeyen kaderlerden bir tanesi daha... İkiye parçalanmasına rağmen bu kaderlerin sayesinde aslında o zamanlar Azerbaycan`ın kendi bütünlüğünü koruduğunu söylemek durumundayız.Petrol sanayiinin geliştiği Bakü, başta Erdebil olmak üzere Azerbaycan`ın Güney kısmındaki vatandaşlarımızın yüz tuttuğu bir ekmek kapısı,bir ümit merkeziydi,Muhammed Hüseyin Şehriyar`ın altmış sene sonra isabetli şekilde ifade edeceği üzere  “güzel sanatların  da suyu-toprağıydı,`Kızıl Kabe` Bakü idi.” Çarlık Rusya`sının 1905`de tanımış olduğu kısmi özgürlükler Bakü`yü milli kimlik ve ana dili üzerine tartışmaların merkezi haline getirirken fazla değil üç sene sonra ayaklanan Tebriz`in, meşrutiyet  hareketinin merkezi konumuna yükselmesinde  Bakü`nün büyük etkisi olacak,kıvılcım yurdun  bir köşesinden ötekisine sıçradıkça özgürlük bilinci gelişecek,bilenecekti.Süreç Bakü`yü bir adım öne çıkarırken ikiye parçalanmış vatanın  öbür köşesinden gelenler o sürece kendi emsalsiz katkılarını sunacak,birlik ve bütünlük mefkuresi de o şekilde gelişecekti.1930`ların ortalarında sınırlar kapanınca o taraftan gelenler, artık Bakü merkezli Azerbaycan`ın entellektüel gelişimine katkılarını sunmaktan asla geri kalmayacaklardı.İşte `aynı kaderi paylaşan` diye yazıya başladığımız o entellekt sahiplerinden biri ünlü yazarımız,bilim adamımız,üniversite hocamız Mir Celal Paşayev`di.`Aynı kaderi paylaşanlar` derken Güney Azerbaycan kökenli yaklaşık dört kuşağın temsilcileri arasında Prof.Dr.Paşayev`in kendine has bir dizi özelliğinin olduğunu bir kenara not ederek  hayat serüvenine göz atalım.

26 Nisan 1908`de Ortaçağ  Safevi İmparatorluğu`nun başkenti Erdebil vilayetine bağlı Halhal ilçesinin Endebil köyünde doğmuştur.Küçük yaşlarında ailecek Kuzey Azerbaycan`ın işgallere karşı direnç sembolü sayılan ve 28 Mayıs 1918`de ilan edilmiş Azerbaycan Cumhuriyeti`nin ilk fiili başkenti ünvanını kazanmış Gence`ye göç etmişler.On yaşındayken babasını kaybedince ağabeyinin desteğiyle hayata tutunmuştur.1918-1919`da  bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti`nin mevcudiyet  yıllarında Gence`de ilkokul eğitmi almış,ilerleyen dönemde Gence Eğitim Yüksekokulunu  kazanarak 1928`de oradan mezun olmuştur.Öğrencilik yıllarında talebe örgütlerinde ve sendikalarında faallık sergilemiş,Eğitim Yüksekokulu`ndan  1928`de mezun olunca Batı sınırımızdaki Gedebey ilinin ortaokulunda öğretmenlik yapmıştır.Ardından Gence`ye dönen Mir Celal Paşayev burada iki sene okul müdürlüğü görevini yürütükten sonra 1930 yılında Tataristan`ın başkenti Kazan`daki Şark  Eğitim Enstitüsü`nün Edebiyat fakültesine kaydını yaptırarak iki sene orada okumuş ve 1932`de mezun olunca Bakü`ye dönmüş, birkaç bilim araştırma kurumlarında,üniversitede,basında görev yapmıştır.Edebiyat alanındaki  faaliyetlerine öyküler kaleme alarak başlayan Mir Celal Paşayev aynı zamanda bilimsel çalışmalar  üzerine  yoğunlaşmıştır.

 

/resimler/2021-8/10/1457009248496.jpg

 

1930`ların ikinci yarısının son derece karmaşık ortamında sosyalist rejimin klasik edebiyat alanındaki araştırmaları pek takdir etmemesine rağmen Mir Celal Paşayev 1939 yılında `Fuzuli eserlerinin sanatsal özellikleri` konulu doktora tezini savunmuştur.Bu eser günümüze kadar Türk,arap ve fars dilli Şark edebiyatlarının zirevedeki isimlerinden biri  olan  Muhammed Fuzuli`nin yapıtlarında sanatçının  yarıtıcı  özelliklerini ilk kez kapsamlı ve sistemli şekilde inceleyen bir araştırma niteliği taşımakta olup o zamandan günümüze kadar yaklaşık on kez yeniden yayınlanmıştır.İşin ilginç yanı  Paşayev`in düz yazı alanında da son seksen yıllık edebiyatımızın en önemli eserlerinden birini yine aynı sene içinde (1939) vermesiydi.Türkiye`de ve kimi diğer  ülkelerde defalarca ışık yüzü görmüş `Bir gencin manifestosu` isimli romanındaki fikir ve düşünce  1930`ların sonlarından başlayarak toplumsal belleğimizde kendine yer edinmenin yanısıra uzun süre edebiyatımızın ideolojik yönünü belirleyen bir lokomotif rolünü de oynamıştır.

Aynı yıl içinde hem edebi ve hem de bilimsel çalışmaların  altında imzasının bulunması Mir Celal Paşayev`in bu alanlarda  edinmiş olduğu pozisyonun daha da güçlenmesini sğalamıştı.Bilimsel çalışmalarının alanını genişletmek ve içeriğini zenginleştirmek namına Mir Celal Paşayev`in profesörlük tezi için seçmiş olduğu konu 20.yüzyıl edebiyatımızda `edebi ekoller`i  üzerine olup bu bilim adamı orta çağların klasik edebiyatından sonra daha yakın dönemin edebiyatını mercek altına almıştır.Dönem bakımından sadece edebiyat tarihimizin olmayıp fikir ve düşünce tarhimizin hem en fazla tartışmalarının yaşandığı ve hem de  en tartışmalı peryotunu inceleyen bir bilim insanının mahareti ideolojik tartəşmaların değerlendirilmesi sırasında konjönktürel etkilere kapılmaması ve geleceği düşünerek analizler yapmasıydı.

Paşayev`in 1947 yılında başarıyla savunduğu profesörlük tezinin spesifik özelliği olarak müellifin kendi pozisyonundan ziyade dönemin karakteristik özelliklerini ortaya çıkarmaya kafa yormasını göstermemiz gerekir.Yani tabir caizse,araştırmanın yazarı kendisinden ziyade tartışmaların merkez figürlerini konuşturarak `manzara-i umumiye`yi bilim dünyası için o metodoliyle formule etme yolunu seçmiş ve bunda gayet başarılı olmuştur.İşte  Mir Celal Paşayev`in `20.yüzyılda edebi ekoller` isimli profesörlük tezi ideolojik takıntılardan uzak olmasından dolayı gerek sovyet döneminde ve gerekse günümüzde sadece edebiyat alanında değil felsefe ve sosyoloji alanlarında da sık  başvurulan bir bilimsel kaynak niteleğini ve değerini korumaktadır.1948 yılında Prof.Dr.ünvanı kazanan Mir Celal Paşayev o dönemden sonraki çalışmalarını üç alana yaymıştır:1)Roman ve öyküler yazmanın yanısıra çeviriler yapmıştır;2) Bilimsel çalışmalarının konularını çeşitlendirmenin yanısıra uygun kuram ve metodolojiler üzerinden çalışmalarına hem derinlik kazandırmış ve hem de özellikle çağdaş edebiyat üzerine  güncel basında çıkan yazılarında adalet kriterini azami derecede korumak kaydıyla bir otorite konumuna yükselmiştir;3)Üniversite eğitimi üzerine mesaisini yoğunlaştıran Prof. Dr. Paşayev sadece sınıfta ders verme değil bilim insanları yetiştirme hedefini de kendisi için belirlemiş olup her üç alanda sabırla tabir caizse kazma vurmuştur.

 

/resimler/2021-8/10/1457268780264.jpg

 

Bu yazımızda Prof.Dr. Paşayev`in bilim adamı kimliğini masaya yatırdığımız için kendisinin romancılık-öykücülük alanındaki çalışmalarına değinmeden sadece bir tespite dikkatleri çekeceğiz.Prof.Dr.Mir Celal Paşayev 20.yüzyıldaki edebi mektepler konusunu araştırırken özellikle düz yazı alanındaki eserleri titizlikle incelemişti.Roman ve öykü yazarlarımızın eserlerini tahlil ederken Prof.Dr.Paşayev`in sergilemiş olduğu bir yaklaşım herkes tarafından kabul görmüş,benimsenmiş ve onaylanmıştı.Malum,Rus edebiyatı klasiklerinden Dostoyevski kendi ve kendinden sonraki öykü yazarları kuşaklarının durumuyla ilgili yaptığı yorumda `Biz hepimiz Gogol`un `Palto` öyküsünden çıkmışızdır` diye konuşmuştu.20.yüzyıl Azerbaycan öykü ve roman geleneğinin sonraki kuşaklar üzerindeki etkisini inceleyen Prof.Dr.Mir Celal Paşayev`in bir yazar ve bir bilim adamı olarak isabetli tespiti “Hepimiz Celil Mehmetkuluzade`nin `Posta kutusu`ndan çıkmışızdır” şeklindeydi.Ki üzerinden yetmiş küsür sene geçmesine rağmen Prof.Dr.Paşayev`in bu tespiti güncelliğini korumakta olup gelecekteki edebiyat kuşaklarının da bundan memnuniyet duyacaklarını şimdiden söyleyebiliriz.İşte `gerçekçi edebiyat`a duyduğu içten yakınlık edebi eserleriyle sınırlı kalmayıp bilimsel çalışmalarının 1950`den sonraki dönemi için de belirleyici olmuştur.

Önce edebiyatımıza `millet,sınıf,hak-hukuk` kavramlarını getirmiş 20.yüzyılda Müslüman Şarkı aydınlanmasında  kalemiyle en etkin  konumuna yükselmiş bulunan  Mirza Ali Ekber Sabir`in hayatını araştırp şiirlerinin  tema çeşitliliklerini ve sanatsal özelliklerini inceleyen kitabı kaleme alan Prof.Dr.Paşayev,ardından ise düz yazı ve oyun yazarlığının dünya çapındaki ustası Celil Mehmetkuluzade`nin roman,öykü ve komedilerini incelemiştir.Prof.Dr..Paşayev`in,Mirza Ali Ekper Sabir ve Celil Mehmetkuluzade`yle ilgili  kaleme aldığı kitaplar bilim ve eğitim dünyasının en çok isnat ettiği eserler sırasına dahil olmakla kalmadığı gibi kendisi 1950`lerin ortalarından  üniversitede genç bilim insanları yetiştirme planlarını gerçekleştirmeye başlayınca doktora öğrencilerine tavsiye ettiği  tez konularının başında Celil Mehmetkuluzade ve Sabir geldi.Çeyrek asırlık bir peryotta genç bilim insanlarının çalışmalarını  sadece Sabir ve Mehmetkuluzade`yle sınırlı tutmadı,20.yüzyılın `reelist` edebiyat ekolünün diğer önemli temsilcileri de Prof. Dr. Mir Celal Paşayev`in yöneticiliği ve danışmanlığında arşivlerden gün yüzüne çıkarılarak araştırıldı,incelendi,tezler savunuldu,kitaplar yayınlandı.Ve Prof. Dr. Paşayev`in  1950`lerin ortalarında  başlattığı bu süreçten geçerek  bilim insanı ve üniversite hocası olmuş araştırmacıların sayısının bir ekol olacak kadar yüksek olduğu 1970`lerin sonlarında ortaya çıkmıştı.Sabir konusunu 1980`lerin ikinci yarısında doktora  tezi olarak yeni bakış açılarıyla  inceleyen Prof.Dr.Paşayev`in torunu Nergiz Paşayeva 1987`de tezini savunduktan sonra Azerbaycan edebiyat tarihi bölümünde ders vermeye başlamış,ilerleyen dönemde Ord.Prof.Dr.titrine layık görülmüş ve  günümüzde aynı bölümün başkanlığını yürütmektedir.Bir bilim adamının  ekol yaratmasının ve ekol olarak yaşamasının koşullarından birinin de  dedenin açtığı yoldan torunun yürümesi ve  yaklaşık yarım asır  sonra o ekole yön vermesi olsa gerek...

 

/resimler/2021-8/10/1458143312438.jpg

 

Çağdaş ve klasik edebiyat alanındaki güncel yazıları ve kapsamlı araştırmaları bilim alanında etkili bir fonksiyona  sahip olunca haliyle bu çalışmaların teorisinin de ortaya konması gerekirdi.Daha 1940`lı yılların sonlarından kuramsal çalışmaların ve tartışmaların merkez noktasında bulunan Prof.Dr.Mir Celal Paşayev`in gerek bilim dünyası ve gerekse üniversitelerin edebiyat fakültelerinde okutulmak üzere kaleme aldığı Edebiyat kuramı kitabı 1960`larda içeriği daha da zenginleştirilerek 1972`de basılmıştır.Öğrencilik yıllarımızda masamızın üstünden hiç kaldırmadığımız Prof.Dr.Mir Celal Paşşayev ve Prof.Dr.Penah Halilov`un ortak çalışma ürünü olan Edebiyat kuramı kitabı sonraki yıllarda da defalarca yayınlanmıştır  ve edebiyat bilimcilerimizin kuramsal çalışmalarında bir kılavuz olarak  kullandıkları  kaynak hüviyetini korumaktadır.

Bu yazı edebiyat bilimciliğimizin gerek araştırma-inceleme,gerek çağdaş edebiyat  ve gerekse edebiyat kuramı alanlarının hepsinde bir araştırmacı,bir eleştirmen ve bir teorisyen olarak kitaplar ve makaleler kaleme almakla yenitmeyip bu alanda kendi ekolünü yaratmaya muvaffak olmuş bir bilim emekçisinin hayatı ve çalışmaları üzerine belirli bir çerçeve içinde yazılmış yazıdır.Prof.Dr.Mir Celal Paşayev`in Türkiye`de romanları da yayınlanmıştır,inceleme kitapları da.Yani Türk okurunun kendisini yeterince tanıdığından kuşku duymamaktayız.Biz de bu mütevazi yazıyla bir edebiyat bilimcisi olarak Türkiye`de daha fazla  tanınmasına katkıda bulunmak istedk.

28 Eylül 1978`de yetmiş yaşında hayata gözlerini yuman Prof.Dr.Mir Celal Paşayev`in aziz hatırası önünde  saygı duruşunda bulunmak edebiyat bilimcilerimizin borcudur.Bu alanın bir neferi olarak biz de o borcumuzdan bir daha çıkıyor,ruhuna fatiha okuyoruz...

Çünkü kitaplarından çok şey öğrenmişizdir,boynumuzda hep hakkı bulunacaktır...  

 

 

 

"Vefa"nın sadece bir semt ismi olmadığını kanıtlamak için... Silah almak mı?

Suriye denkleminde son durum

"Suriye, Türk himayesine giriyor"; "İsrail ve Türkiye çıkarları Suriye'de çatışıyor"

"Erdoğan'ın ısrarcılığı, Colani'nin başarılı olup olmayacağı netleşmeden Suriye haritasında değişikliğe neden olabilir"

Esad sonrası Suriye: Rusya'nın Ortadoğu'da kriz stratejisi ve Türkiye'nin yanıtı

Yeni Suriye denklemi nasıl olacak?

RUMLAR TÜRKİYE’Yİ SUÇLAMAK İÇİN BAHANE YARATMAĞA ÇALIŞIYORLAR

Suriye jeopolitiğinin değişen doğası

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım