Doç. Dr. Aybeniz Rahimova


Yazmaların Paşa`sını kaybetmenin dayanılamaz acısı

Türk Dünyasının Bilim Adamları dizisinden yetmiş üçüncü yazı


Doç. Dr. Aybeniz RAHİMOVA 

 

Bana verilmiş fırsatı kullanarak Yazmalar Enstitümüzün tarihinde silinmez izleri bulunan bilim adamlarının hayat ve yaratıcılıklarını bu dizide ışıklandırdıkça mesai arkadaşlarımın çoğu okuyup şükranlarını sunarken hep O`nun sitemini dinlerdim:

“Bu dizide olmayı çok istiyorum ancak, bunun için ille de ölmem mi gerekir?”

Kırk senelik mesai arkadaşlığımız döneminde asla bir sitemkar olarak görmediğim insan bu sözleri telaffuz eder-etmez adeta kalbi kırılmışcasına uzaklaşır gider,benim canımı  ise O`nun bu sözlerinin sıkıntısı bürürdü.

Bu dizide olmak için gerçekten ölmek mi gerekirdi?

Öyle ya, bu seride biz hayatta olmayanları yazmayı ta işin başından prensip edinirken hayatta O`nun bu prensibe uyması asla sözkonusu olamazdı.Biz bunu aklımızın ucundan bile geçiremezken kendisi bu prensibe uydu. Uzun süreden bu yana kendimizi adım adım alıştırmamıza rağmen aynı zamanda Allah`ın sırf O`nun için bir mucize göndererek yaşama bağlayacağına inanmıştık. Ancak...

Adı-soyadı: Paşa Kerimov.

Bilimsel titri: Filoloji alanında Profesör Doktor.

İştigal alanı: Yazmalar, klasik ve bazen de çağdaş edebiyat.

10 Şubat 1959`da Bakü`de doğdu. Babası Ali Kerim 1950`li yılların ortalarında yaptığı devrimle Azerbaycan şiirinin yönünü belirledi ve günümüzde de zirvedeki yerini koruyor.1969`da sirözden hayatını kaybetmeden önce kaleme aldığı şiirinde 

“Asın tebessümümü

 Duvar lambası gibi başı üstünden

Üç canımın, üç yiğit oğlanımın

Paşa`mın, Azer`imin, Orhan`ımın” demişti.

 

İşin acıdan daha acı yanı uzaktan-yakından alakası olmadığı halde iftiralara maruz kalarak sağlığı bozulan en küçük evlat Orhan`ın 21 Temmuz 2015`de hayatını kaybetmesi olmuştu. En küçük oğlunun hayata bu şekilde gözünü yumması anne Elza Hanım gibi ağabeyler Paşa`nın ve Azer`in de dünyalarını karartmıştı. Ancak her şeye rağmen Prof. Dr. Paşa Kerimov bizlerin gözü önünde, Prof. Dr. Azer Kerimov ise 1991`den bu yana görev yaptığı Ankara`daki Bilkent Üniversitesi`nin duvarları arasında bilime daha fazla sarılarak yola devam etmişlerdi. Paşa Kerimov`a kader ömür serüvenini 25 Ocak 2024`e kadar yazmış imiş. Beklentimizin yerine gelmemesi tüm mesai arkadaşlarını yasa boğdu.En sonda yazacağımız sözü şimdi yazmamızın bir kabahatinin olmayacağına inanarak ve Paşa`nın dünyaya bakışını iyi bilen bir mesai arkadaşı olarak şunun altını özellikle çiziyorum:Prof.Dr.Paşa Kerimov`un kişiliğinde sadece Azerbaycan değil Türkiye Cumhuriyeti de yeri asla doldurulamayacak bir bilim insanını ve aydın bir kişiliği kaybetti.

 

1981 yılında Bakü Devlet Üniversitesi Filoloji fakültesinin beş yıllık lisans programından mezun olunca o zaman `Fon` statüsünde bulunan şimdiki Yazmalar Enstitüsü`nde çalışmaya başlamıştı. Yani devletin talebi olan iki senelik mecburi görev alanına gitmeden. İstisnai ve Paşa Kerimov`un hakettiği bir durumdu. O dönemde Yazmalar Enstitüsü`nde göreve başlamak üniversiteden yeni mezun olmuş bir genç için aynı zamanda riskli bir iş olmasına rağmen Paşa Kerimov tereddütsüz bu yolu seçmişti. Ben kendisinden iki buçuk sene sonra  göreve başlamıştım  ve kırk senemiz kütüphanesinde, hazinesinde toz yutmuş, yüzünde azap, alnında ter,odalarında göz nuru dökmüş her biri çalışanı için adeta bir mabet durumundaki Yazmalar Enstitüsü`nde geçti. Bugün dünya çapında efsanevi kişilikler gibi anılan Ord. Prof. Dr.Mehmet Cafer, Ord. Prof. Dr. Cihangir Kahramanov, Prof. Dr. Şamil Cemşidov, Prof. Dr. Aziz Ağa Mammadov, Prof. Dr. Mammad Adilov ile mesai arkadaşlığımız bilim insanları olarak ilerlememizde o kadar büyük öneme sahip oldu ki. Prof. Dr. Cennet Nakiyeva, Prof. Dr. Tahire Hasanzade, Prof. Dr. Azade Musabeyli, dışardan gelip kütüphanemizin daimi okurları olmuş nice bilim insanı hepimiz için örnek oluştururken Prof. Dr. Paşa Kerimov sadece bilimsel çalışmalarla yetinmeyip Yazmalar Enstitümüzün günlük idari çalışmalarını da üstlendi. Hiçbir mesai arkadaşımızın hakkının çiğnenmesine izin vermeden hep büyüklük sergiledi.

 

Babası Ali Kerim ona `Paşa` ismini 1918 yazında Azerbaycan`ı kurtarmış Türk paşalarının hatıralarına hürmeten vermişti.Çünkü bağımsız devletimizin kaderini belirleyen savaşlardan ilki Ali Kerim`in doğup-büyüdüğü Gökçay kazasının Kara Meryem köyünde yaşanmış ve Türk ordusu mensuplarının orada sergilediği kahramanlık `Paşa`  kelimesini önce o bölgenin, ardından Azerbaycan`ın insanları için adeta kutsal hale getirmişti.İşte bir insanın karakterinin onun ismiyle azami uyum içinde olmasının somut örneklerinden biri Prof. Dr. Paşa Kerimov`unkuydu. Yazmalar Enstitümüzdeki mesai arkadaşlarının tamamı için kendisi bir `Paşa` hüviyetindeydi.O`nun kişiliğinin manevi yanlarını yazarken boğazım düğümlendiği için bilimsel çalışmalarına geçmekten başka çarem kalmıyor. 

Bilim insanı olarak Orta Çağ yazmalarını ve klasik edebiyatı kendisi için iştigal alanı belirlemiş Prof. Dr. Paşa Kerimov kırk yılı aşkın çalışmalarının sonucunda beş inceleme kitabını ve iki yüzün üzerinde bilimsel makaleyi okurlara sunarken altmışın  üzerinde kitabın editörlüğünü yaptı.Yaşadığımız gezeğenin belki en çalışkan bilim insanlarından biri olan Prof. Dr. Kerimov`un araştırma kitaplarının isimlerini Türk okurlarla paylaşmamızın faydalı olacağına inanmaktayız:

1)Ali Can Kavsi Tebrizi Divanı`nın metni üzerinde incelemeler(Bakü,2006,350 s.)

2)Kavsi Tebrizi Divanı`nın bilimsel bakımdan incelenmesi(Bakü,2006,800 s.)

3)17.yüzyılın ana dildeki lirik şiiri(Bakü,2011,354 s.)

4)17.yüzyıl ana dilindeki Azerbaycan şiirine ilişkin makale ve incelemer (Bakü,2012,200 s.)

5)Sadık Bey Sadıki`nin Türk dilindeki yaratıcılığı(Bakü,2013,159 s.)

Yazmaların ve klasik edebiyatın uzman araştırmacısı bir bilim insanı olarak Prof. Dr. Paşa Kerimov`un en büyük özelliği-asla taviz vermediği titizliğiydi.Bu bakımdan kendisinin Türkiye`nin yazma ve klasik edebiyat uzmanları Orhan Şaik Gökyay, Abdulbaki Gölpınarlı, Abdulkadir Karahan v.d. kıyaslanması asla bir abartı değil gerçek durumun ifadesi olacaktır. Nitekim gerek yazmalar ve gerekse klasik edebiyat üzerine yaptığı çalışmalarda ismini zikr ettiğimiz ve etmediğimiz bir hayli Türkiyeli müellife sık sık isnat ettiğini görmekteyiz. Enstitümüzün gerek kütüphanesinde ve gerekse Türk dilli yazmalar biriminde Prof.Dr.Paşa Kerimov`un haberdar olmadığı Türkçe kaynak yoktu. Özellikle klasik edebiyat şairlerinin eserlerinin mana özellikleri üzerinde çalışırken Türkiyeli müelliflerin tek bir noktayla ilgili sergiledikleri titizlik Prof. Dr. Kerimov için hep örnek olmuştu. Bir örnek vermem gerekirse Temmuz 1992`de Azerbaycan televizyonunda hepimizin kendimize hoca ve üstat olarak gördüğümüz ünlü Türk araştırmacı Orhan Şaik Gökyay`ın doksanıncı doğum yılıyla ilgili yaptığı konuşmada Azerbaycan`ın bilim ve araştırma dünyasına Gökyay gibi derya bir insanı nasıl büyük ustalıkla tanıttığını dünkü gibi hatırladığımı söyleyebilirim.O konuşmasında Paşa Kerimov sadece Orhan Şaik Gökyay`ın bilimsel incelemeler tarihindeki yerini değil Türkiye dışındaki bilim insanları için de ne büyüklükte bir hoca ve üstat olduğunu gözler önüne sermeye  muvaffak olmuştu. Yazmalar ve klasik edebiyat konusunda sadece Enstitümüzün elemanları için değil Azerbaycan`da ve dünyada bizimle irtibatlı çalışan her bir bilim insanına karşı aynı titizliği sergiliyordu. Onun için kendisinin kaleme aldığı bir eser ile redaktesinden geçirdiği esere karşı  sergilediği titizliğin ve verdiği emeğin arasında hiçbir fark yoktu. İşte Prof. Dr. Paşa Kerimov`un kaleminden çıkmış veya redaktesinden geçmiş tüm kitap ve makalelerdeki bilimsel ciddiyet ve derinlemesine yaklaşımın hep ön planda olmasından hiçkimse kuşku duymadığı için onun isminin geçtiği her bir kitap veya makale muteber bir kaynak olarak itibar görmektedir.

Prof. Dr. Paşa Kerimov bu titizliğini babası Ali Kerim`in eserlerini tekrar tekrar yayına hazırlarken de sergiliyordu. Daha yaşının bu işlere yetmediği zamanlarda annesi Elza Hanımın editörlüğünde çıkmış o kitapların yayına hazırlanma işlerini üniversiteden mezun olup Yazmalar Enstitümüzde çalışmaya başladıktan sonra Paşa Kerimov üstlenmiş ve örneğin Ali Kerim`in `Basamaklar` isimli romanını veya babasının çok yakın arkadaşı olmuş yazar-akademisyen Altay Mammadov`un,Ali Kerim ile ilgili 400 sayfalık anılarını yayıma hazırlarken de adeta iğneyle mezar kazarak herşeyin dört dörtlük olmasını sağlamıştı.Vefatından yaklaşık 10 ay önce babasının anısına düzenlenmiş toplantıda yaptığı duygusal konuşma biz mesai arkadaşlarının hepsinin boğazının düğümlenmesine neden olmuş ancak,Azerbaycan`da şuurla,bilinçle şiir yazma geleneğinin temelini atarak şiirimizi  dünya standartlarına çıkarma mahareti sergilemiş Ali Kerim`in başında durduğu edebiyat geleneğinin daha da genişleyerek sürmesi tesellimiz olmuştu.Bu bağlamda Paşa Kerimov`un bir şair olarak da babasının temelini attığı edebiyat geleneğinin devamcıları arasında yer almanın mutluluğu içinde dünyayı terketmesi sadece biz mesai arkadaşlarına değil şuuruyla,bilinciyle şiir yazan her bir kalem sahibine teskinlik veriyor.

Ve bir de sık sık bana:”Profesörlük tezini Bilim-Savunma Konseyine biran önce sunmayı asla ihmal etme.O titri kazananların hiçbir tanesi senden daha üstün değil” dediğini hatırladığımda sanki benim biraz kayıtsızlık, biraz da tembellik sergileyerek Profesörlük tezimi Konseye sunmamamın O`nun içinde bir ükte gibi kaldığını hissediyor ve bundan bin pişmanlık duyuyorum. 

Yazmalar Enstitümüzü en son ziyaretinde bir daha göremeyeceğimize ilişkin korku hepimizin içini kemirirken Atatürk`ün yaşamının son 300 gününü yansıtan belgeseldeki şu sözler kulağımdan gitmiyordu: Hasta yatağındaki Atatürk`e işaret eden arkadaşlarından biri Başyaver Kılıç Ali`ye:”Bak Kılıç,bir tarih göçüyor” demişti.

Prof. Dr. Paşa Kerimov`un 1981`den bu yana emeğini asla esirgemediği Yazmalar Enstitnümüzden ayrılışı aslında O`nu bu dünyadan ayrılmaya bir adım daha yaklaştırmıştı.Daha sonra biz kendisini evinde ziyaret etmiş ve bir daha kahrolarak ayrılmıştık.

Ve işte o kaçınılamaz sonun acı haberi geldiğinde bir tarihin göçtüğünü istisnasız olarak hepimiz hissettik.

Yazmalar Enstitümüzün tüm elemanları…

Allah`ın rahmeti üstünde olsun Ali Kerim`in oğlu Prof. Dr. Paşa Kerimov…

Yazmalar Enstitümüzün kalanlarına selam olsun…     

 

 

"Vefa"nın sadece bir semt ismi olmadığını kanıtlamak için... Silah almak mı?

Suriye denkleminde son durum

"Suriye, Türk himayesine giriyor"; "İsrail ve Türkiye çıkarları Suriye'de çatışıyor"

"Erdoğan'ın ısrarcılığı, Colani'nin başarılı olup olmayacağı netleşmeden Suriye haritasında değişikliğe neden olabilir"

Esad sonrası Suriye: Rusya'nın Ortadoğu'da kriz stratejisi ve Türkiye'nin yanıtı

Yeni Suriye denklemi nasıl olacak?

RUMLAR TÜRKİYE’Yİ SUÇLAMAK İÇİN BAHANE YARATMAĞA ÇALIŞIYORLAR

Suriye jeopolitiğinin değişen doğası

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım