Dr. Yaşar Kalafat


Yörüklerin Yaşam ve Kültüründe Karşılaştırmalı Halk İnançları

Yörük halk inançları ile Türkmen halk inançlarını veya genel Türk kültürlü halkların halk inançlarını tamamen bağımsız düşünmek mümkün değildir.


   

 

Yaşar Kalafat

 

Giriş:
Bu çalışma ile Yörüklerin halk inançları ele alınarak, onlarda var ise mitolojik bulgular onların araştırılması amaçlanmıştır. Türk mitolojisinin kültür kodlarının izleri Yörük Türk halk inançlarında irdelenmeye çalışılmıştır. Yörük Türk kültür coğrafyası olarak Anadolu ve Balkanlar üzerinde durulmuştur. Bir etnik isim olmayıp, konar-göçer anlamında yaşama biçiminden alınmış isim olan Yörüklüğün halk inançları, anılan coğrafyanın bu isimle anılmayan halk kesiminin inançları ile karşılaştırılmıştır. İnceleme yapılırken Yörük Türkmenleri veya Türkmen Yörüklerinin daha ziyade yaşam tarzları ve geçiş dönemi kültürleri esas alınmıştır.


Metin:
Menteşe Yörüklerinde ava giden kişiye “Nereye gidiyorsun?” diye sorulmaz. Sorulduğu takdirde kişi avlanamaz,(1) inancı vardır. Denizli yöresinde avcıya avın yağlı ola, rast gele” denilmesi gerektiğine inanılır. Ava çıkılmış olsa dahi bir olumsuzlukla karşılaşmamak için o gün avdan sarfı nazar edilir.(2) Halk inançlarında “yerin kulağı vardır” şeklinde bir inanç vardır. Yer, hayvanlara avcının avlanmaya çıktığını bildirebilir. Avcının vereceği cevap avın kulağına gidebilir. Üç harfliler olarak da örtülenmek suretiyle anılan ve kara iyelerle örtüştürülen varlıkların, insanların aralarında geçen konuşmaları anladıkları şeklinde de inançlar vardır. Kurala uyulmadığı hallerde, av aleti tutukluk yapabilir.

Kaşkayi Türklerinde Tutukluluk yapan, bağlanan av aleti, mesela tüfek genç bir kızın boyun altından giysisinin içine sokulup, eteğinin altında alınır ise, bağlanan tüfeğin bağı açılır. Üzerindeki şer güçten av silahı kurtulmuş olur.(3)

Milas Sarıkeçili Yörüklerinde de “Av Tutulması” inancı vardır. Buna göre av silahının üzerinden geçilmez, geçilmesi halinde av tutulur. Avcı ava ateş etmesine rağmen avı bir türlü vuramaz. Silahın açılabilmesi için, silahın bekar bir kızın iç çamaşırından geçirilmesi gerekir.(4)

İçel´in Sarıkeçili Yörüklerinde develerde Kuru Mundar olarak bilinen rahatsızlık vardır. Bu durumda olan deve çöker ve bir türlü kalkmaz, gözlerinden sürekli yaş gelir. Tedavisi için, evlenememiş ve aybaşı olmuş bir kızın çaputu bir kovada yıkanır, onun suyu zorla da olsa bu deveye içirilir.(5)

Aladağ Yörüklerinde, avcı avının bereketli olması için, yeni edinmiş olduğu tüfeği ile mezarlığın etrafında 3, 7 veya 40 defa döner.(6) Halk inanmalarında tavaf eden ile edilen arasında mistik bir alanın oluşacağı inancı vardır.

İnsanoğlunun yaşayan ve ölmüş olanları ile iyeler arasında ilişkinin sürdüğünü gösteren bu türden bulgular vardır. Bu ilişkilendirmeler kişioğlunun cinsiyeti ve özel durumu ile bağlantılı olduğu dikkati çeker.

Menteşe Yörüklerinde, bir avcı kendi avı dışında başkasının avını taşımaz.(7) Taşıması avın bereketi adına uygun bulunmaz. Her avın nasibi olduğu bir avcı avdır. Avlanan hayvan sahip değiştirmiştir. Yeni sahibi onu avlayan avcıdır. Görünmeyen sahiplerin, sahibi oldukları varlıklar üzerinde tasarrufları vardır. Düştüğü halde kırılmayan cam bardak için sahibi üzülür, adeta kırılması tercih edilir. Kırık ve yanık eşyanın kullanılması uygun görülmez. Ocağa konulmuş iken hiç yanmamış olan yakacak tekrar yakılır, kısmen yanıp da sönen yakacak yeniden yakılmaz. Pazara götürülmek üzere hasadı yapılan üründen yere düşenin ardınca koşulmaz, şeklinde inançlar vardır. Bunların yer, ateş ve benzeri görünmeyen iyeler tarafından sahiplenildiğine inanılır.(8)

Denizli Yöresi Yörüklerinde avcı ilk vurduğu avı, koltuk altından üç defa geçirerek ve üç defa çevresinde döndürerek afsunlama yapar. Avcı avlanamadığı gün de tüfeğine bir efsunlama yapar, bir dua okuyarak tüfeğini üç defa bacak arasından geçirir.(9) Koltuk altından geçirme ve geçme uygulaması boyunduruğu altına girme, egemenliğini kabul etme anlamındadır. Yenilen pehlivan yenen pehlivanın koltuğunun altından geçer. Yenen ozanın yenilen ozan yukarıya kaldırılmış sazının, koltuğunun altından geçer, Yeni gelin, yeni evine gelince kaynanasının kolunun altından veya eteği kaldırılarak bacaklarının arasından geçer, tavla oyununda yenilenin koltuğuna tavla verilir.

Dedre-Makedonya Türklerinde, gelini attan oğlanın babası indirir ve sofraya bastırır. Böylece gelinin ayağının bereketli olacağına inanılır. Gelinin 2 koltuğunun altına 2 ekmek koyulur Başına bir at yuları takılır. Bu uygulama, onun eşinin yönetimine girdiği anlamına gelir. Bu esnada bir erkek çocuğu gelinin atının altından 3 defa geçirilir. Bununla ilk çocuğun erkek olması istenmiş olur.

Dedre-Makedonya Türklerinde gelin damatla kapanmalarından önce gelinin annesi odalarına açık vaziyette bir kilit koyar, bu kilidi damat kapatır. Böylece bağlama büyüsüne karşı tedbir alınmış olunur. Gelin aynasını kayınbabası taşır, kız ve oğlan tarafı çıra yakarlar.

Değirmenli köyünde damat bağlanmış ise Gırıncar, Hasan Baba gibi türbelere götürülür. Bağlı kimsenin gömleği bir gece orada bırakılır, sonra gömleğini giyen hastanın iyileşeceğine başarılı olacağına inanılır.(10)

Debre-Makedonya Türklerinde gelin gerdeğe girmeden evvel kayınvalidesi onu ocağa götürür, kafasını üç defa ocak taşına hafifçe vurur gibi yapar. Böylece ona, badema ocağın kutsiyetini ve bereketini korumak bundan sonra sana düşer, demiş olur.(11)

Denizli yöresi Yörüklerinde av eti yenildikten sonra eller yıkanmaz “av tutulur” inancı vardır. Avın tutulması olumsuzluk olarak bilinir.(12) Av ve avcı arasında sahiplenme bağlantılı, koku içerikli bir ilişki olduğu düşünülebilir. Zira koku, sahibi belirlemede ve hedefi örtülemekte belirleyici olabilmektedir.

Örtüleme inanç kotu sistemin farklı alanlarında da görülür. Milas Sarıkeçili Yörüklerinde yeni gelin, “gelinlik” yaparken ailenin belirli büyükleri yanında konuşmayarak ses örtüler. Konuşmaya başlayan gelin büyük kayın biladerine ağa veya ağam. Ağabeysine ece der. Çakal Yörüklerinde paşam, Muğla Yörüklerinde efem denir. Ayrıca gelin de küçük kardeşleri de ablasına bacı derler. Sarıkeçililer de ise aba denir.(13) Bize göre bu bir isim örtüleme uygulamasıdır.

Menteşe Yörüklerinde av köpeği sırtüstü yatarak debelenirse, o gün avın bereketli geçeceğine inanılır.(14) Hayvanların da gök ehli ile ilişkisi olduğuna, onlara da semada görevli bir temsilcinin muhatap olduğu inancı vardır. Horoza vakitleri ve ötme zamanını o bildirir. Kudret helvasını yaratan, kurt için yeryüzüne indirir. Bunun mevsimi, mevsimde havanın özel anları vardır. Bu helva indirilmeden evvel kurt ulur, indirildikten sonra da ulur. Adeta kurt ulumak suretiyle talep duasında ve helva geldikten sonra da hamt şükür duasında bulunur. Ulumak ürümekten, havlamaktan farklıdır. Köpek ulumaz. Köpeğin kurt gibi uluması özel bir mesaj içerir. Mesela gözüyle veya herhangi duyusuyla her zaman şahit olmadığı bir şeye şahit olmuştur, yorumu yapılır. Sarıkeçili Yörüklerinde Köpek uluması yörede bir ölüm olacağına yorumlanır. Bu inanç Anadolu Türk halk inanç kültüründe çok yaygındır.

Koryak-Makedonya düğünlerinin ikinci gününde düğün helvası yapılır. Ayrıca kandil geceleri gibi nişanlı gecelerde de helva yapılır. Cenaze günü yapılan helvaya ise canlık denir. Bu helva cenazenin 7. Günü yapılır ve ev ev dağıtılır.(15) Türk kültüründe helvanın koku bağlantılı özel bir yeri vardır. Ölünün hayrı için dağıtılan helva uygulaması da Anadolu´da çok yaygındır. Helva kavrulduğu zaman “tavadaki yaşayanları havadaki ruhları doyurur” denir.

Menteşe Yörüklerinde uzun süre avlanamayan avcı tüfeğini yere koyar, üç defa tüfeğin üstünden atlar.(16) Denizli yöresinde ise avdan avlanamadan dönülmesi halinde avcı tüfeğini yere koyar çevresine arpa serper. Tavuklar yemi yemek için tüfeğin üzerinden atlarlar. Böylece tüfekte olduğuna ihtimal verilen tılsımın bozulduğuna inanılır.(17)Tüfek, silah kırklı anneyi basabilir ve aynı zamanda al karısının lohusa anneyi basmasına karşı onun yanına silah korur, inancı vardır. Özetle silahın basma ve basmaya karşı koruma gücü olduğuna inanılır.

Milas Sarıkeçili Yörüklerinde Kırklı eve avcı et getirmez, getirmesi halinde ırklı kadını, kırklı anne ve bebeğini Kırk basar inancı vardır Keza böyle evlere un ve un çuvalı da getirilmez. Bu tespitten hareketle de hayvanların ve bitkilerin de kırklarının olabileceğini, insanların kırkları ile onların kırklarının karışabilecekleri inancının olduğunu söyleyebiliyoruz.(18)

Bazı uygulamalardan yerden adeta icazet alındığı mesajı alınabilir. Pehlivan peşrev çekerken elini toprağa vurur. Keza zeybek oyunlarında er kişi elini veya dizini yere vurur. At yularıyla satılmaz, yular veya gem çıkarılarak at satılır, gem yular kantarma verilecek ise, onlar ilkin yere konulup, yerden alınıp yeni sahibine verilir. Keza, Yerlerin bağlanma saatinden sonra defin yapılmaz, ekin ekilmez, birisi düşecek olsa düştüğü yere muhakkak saçı yapılır.

Bir taraftan tekrar diğer tarafa geçmek, üzerinden geçilmiş kimsenin basma büyüsünden kurtarma uygulaması olarak açıklanır. Bebeklerin üzerinden başka bir çocuk diğer tarafa geçmiş ise veya bir tabutun üzerinden atlanılmış ise tekrar karşı tarafa geçilmesi istenir. Böylece basılmış olmaktan kurtulduğuna inanılır.

Denizli örneğince tavuklara verilen yem bir saçı türü olarak kabul edilebilir. Basılan nesnenin üzerinden ters yöne geçilmesi halinde basılmışlığın/basılmış olmanın kalkacağı inancını görmek mümkündür.

Makedonya Kazyak Türklerinde kısmetlerinin açılmasını isteyen genç kızlar değirmenin çatısındaki kiremitleri ters çevrilir. Böylece ters giden kısmetlerinin düzeleceğine, açılacağına inanılır. Değirmen ve onun suyu daha ziyade ak iyelerin yeri olarak bilinir. Muska yapıldığı veya muskanın bozulması istenildiği zaman değirmenin suyuna atılır. Üsküp de ise aynı amaçla kilit açtırılır. Yukarıda da belirtildiği gibi kilit açmak ve kilit kapamak bir büyü yapmak ve bozmak yöntemi olarak bilinir. Ayrıca aynı amaçla Kurtdede Sultan Baba gibi ulu zatlara da gidilir(19)

Bu tür örnekleri çoğaltmak zor değildir. Özetle avın da bir iyesinin olduğunu Yörüklerde yaşayan av içerikli halk inançlarından hareketle söyleyebiliyoruz. Daha sağlıklı bir ifade ile Türk mitolojisinden varlığı bilinen ve Türk kültür coğrafyasının muhtelif bölgelerinde, Türk kültürlü halkların halk inançlarında yaşamakta olan av iyesi inancının izlerini, Yörük halk inançlarından hareketle örneklemek mümkün olmaktadır. Avcılık etrafında avlayan ve avlananın yanı sıra avda belirleyici rolü olan bir de avın iyesi vardır.

“Saha Türklerinin inançlarına göre, avın koruyucu ruhu, diğer bir söyleyişle, baay Bayanay adlı ruhtur. Saha Türkçesinde zengin anlamına gelen “baay” kelimesi zengin bir ruhu tanımlayan ana sıfattır. Bazı bölgelerde ruhun adı “Baay Barıılaah” şeklinde de anılmaktadır. (…) halkın genel olarak ak saçlı neşeli bir ihtiyar erkek olarak tasvir ettiği bu ruh (…) değerli kürklerden giysiler içindedir”(20)

M.Duranlı açıklamasında “Saha Türk inancında insanüstü varlıkların da insanlar gibi bir aile hayatı olduğuna inanmaktadır. Baay Bayanay da büyük bir ailenin reisidir. Onun iki oğlu ve çok sayıda kız ve erkek kardeşi vardır. Üorekey Tuutçut adlı oğlu yabani geyiklerin Merili Mergen adındaki diğer oğlu ise kızıl tilkilerin koruyucusudur”.(21) Açıklamasını da yapmaktadır.

Astral alemin varlıklarından üç harflilerin de aile hayatları, eşleri, çocukları olduğunu, bazı hallerde insanoğlu ile evlilik yapanlarının da bulunduğunu memoratlar içerikli araştırmalardan bilinmektedir.(22)

Olenek Bölgesi avcıları avdaki başarıda bölgenin Sahip ruhunun da etkili olduğuna inanırlar. Bu nedenle bölgedeki yerin ruhuna (Aan Doydu iççite) kurban verirler(23)

Göçer Yörükler aynı yıl içerisinde, aradan 3 ay geçmiş olsa dahi, başkaları tarafından kullanılmış olan bir yerde kesinlikle çadır kurmazlardı. Her şeyden önce toprağın, üzerinde yaşadıktan sonra bir kez daha donmuş olması gerekirdi.(24)

Bu tespit, sahiplilik inancı ile izah edilebilir mi? Yerin de “sahibi” vardı. Sahipli yerin sahip değişmesi, değişebilmesi bir işlemi mi gerektiriyordu? Kışın, karın, sühunetin böyle bir misyonu mu vardı? Işığın, güneş ışığının iyeler üzerindeki etkisine dair bazı çıkarımlar yapılabilmektedir. Ayrıca inançlardan hareketle izlenebilen kadarı ile güneşin aydınlığı ile ayın aydınlığı da farklı sonuçlar veriyorlardı.(25)

Saha Türlerinde yaşamakta olan halk inançlar ile, Anadolu ve Balkanlar Yörük Türkleri arasında yaşamakta olan halk inançlarının içerik paralelliğini mitolojiden hareketle takip etmek mümkün olabilmektedir.

Denizli yöresi Yörüklerinde indirmelik ve çoban salık uygulaması vardır. Kayın peder ve kayınvalide geline atından veya devesinden indirirken indirmeliği hayvan olarak vermiş ise gelin de onlara çoban salık diye bilinen bir ödeme yapar.(26) İnsan ilişkilerinde karşılıklı haklaşmak helalleşmek anlayışı hakimdir.

Aladağ Yörüklerinde, bir evin üst tarafından düğün alayı ve gelin geçirmek sakıncalı bulunmuştur. Ayrıca bir evde kırkı çıkmamış çocuk var ise o eve et girmez, getirilmez. Zaruret var ise ilkin çocuk evden dışarı çıkarılır. Et yerine konulduktan sonra çocuk evin, odanın eşiğinden içeri alınır.(27) Bu tespitten gelinin/düğünün, bebeğin/doğumun ve ölümün/kesilmiş hayvan etinin kırklarının basabilecekleri sonuca varılabilmektedir.

Halk inançlarında üst kat alt kattan, yukarı aşağıdan, ön arkadan, ileri geriden, sağ soldan mistik bakımından itibarlıdır.

Denizli yöresi Yörüklerinde Koyun, keçi sürüsü olan kimseler dışardan çiğ et alıp evlerine getirmezler. Getirilmesi halinde hayvanlarına hastalık bulaşabileceğinden endişe ederler.(28) Çiğ etin hastalık taşıyıcı olabileceği şeklindeki inanç ile ateş görmemiş iyesi sahibi değişmemiş etin sorun yaratabileceği inancı, kanaatimizce birbirlerinden tamamen bağımsız inançlar değildir.

Bu tedbirin de derinliklerinde bize göre basma inancı aranabilir. Zira kesiminin, ölümünün kırkı çıkmamış et kırklı anneyi ve bebeğini basabildiği inancı vardır. Alınan bu önlemle koyun veya keçi sürüsündeki doğumluların kırkı çıkmamış hayvanlar da korumak istenmiş olabilirler. Böylece hayvanların doğum-ölüm kırklarının da birbirlerini basabilecekleri tespiti yapılmış olmaktadır.

Aladağ Yörükleri halk inançlarında al karısı bir kuş gibidir. Eve istediği her yerden girebilir, lohusanın üzerine çullanır. Elinde bir boncuğu vardır. Onun attığı boncuğun, al karısına lohusa dokunmaması için yalvardığına inanılır.(29)

Bu tespitte; astral alemden bir varlık olan al karısına, cemadattan/cansız bilinenlerden boncuk, insanaddan lohusa kadını basmaması için yalvarmaktadır.

Al karısının ocak bacasından, anahtar deliğinden girebileceğine de inanılır. Girdiği odadan sonra ciğerini yemek için söküp alabilmesi için, kadının iç organlarına kıl olarak girebildiği inancı da çok yaygındır.

Ağrı halk inançlarında da Al karısına karşı koruyucu gücü olduğuna inanılan bir boncuk vardır. Nadir evlerde bulunabilen Al Boncuğu olarak bilinen bu boncuk, al karısına karşı korunmak için ihtiyaç duyuldukça itinayla evden eve dolaştırılır.(30)

Nasıl elde edildiği hakkında bilgi bulunmayan bu boncuğa sahip kimseler muhtemelen al ocağı idiler. Zira Al karısının esir edilmesi halinde onu esir eden aileye al karısına karşı ocaklık özelliği kazandırdığına dair bilgiler derlenmiştir. Al Ocakları bu şekilde oluşmakta ve al karısına karşı koruyorlar. Bu ailelerin lohusaya verecekleri al karısının elini dokundurmuş olduğu bir bez parçası, al boncuğunda olduğu gibi koruyucu gücün taşınmasını sağlamaktadır.(31) Bu noktadan hareketle ak iyelerde çok sınırlı da olsa kara iye ve kara iyelerde de bazı hallerde harekete geçirilebilen ak iye özelliği vardır, denilebilir.

Aladağ yöresi Yörüklerinin halk inançlarında lohusanın bulunduğu evde su kapları açık bırakılmış ise o eve al karısı giremez inancı vardır.(32)

Menteşe Yörüklerinde tüfeğin üzerinden et geçirirse şansının döneceğine inanır.(33) Et de basar inancı vardır. Kırklı ailenin yanına taze etle girilmez, zaruret var ise anne ve bebeğe odanın üst başına, götürülüp, orada bebek yukarıya kaldırılır.(34) Taze et, kesiminin, hayanın ölünün üzerinden çok az zaman geçmiş ettir. Henüz 40 gün geçmemiş hayvanın ölümünün kırkı çıkmamış olan ettir.

Menteşe Yörüklerinde ava giden kişinin önünden kedi geçmesi uğursuzluk olarak kabul edilir ve böyle bir durumda avcı geri döner, ava çıkmaz.(35)Bu inanç Denizli Yörüklerinin halk inançlarında da yaşamaktadır.(36) İşine gitmekte olan er kişinin ve yüklü hayvan veya arabanın önünden de kadın kişinin geçmesi uygun bulunmaz. Bu hallerde, geçmenin kısmeti keseceğine, bereketi engelleyip, uğursuzluk getireceğine inanılır. Kadın kişiye bazı hallerde er kişiye nazaran uğursuzluk atfedilmiştir. Çok kere bu durumla karşılaşan er kişi, geri dönüp evine girer ve yol açılınca, yolun bağı çözülünce tekrar yola çıkar. Bu inanç Milas Sarıkeçili Yörüklerinde de vardır.(37)

Milas Sarıkeçili Yörüklerinde dul kadından gelin yengesi olmaz inancı vardır. Keza kaçarak evlenen kızdan da yenge yapılmaz Bunlar için kaçan kız denir. Bu toplumda dul kadının başı yıkık kadın olarak tanımlanır. İki evlilik yapmış olan kadına da manevi itibarından kayba uğramış gözü ile bakılır. Onların da gelin başının bezenmesinde, gelin kınasının hazırlanmasında bulunmaları pek istenilmez.(38)

 /resimler/2022-2/8/1255209425097.jpg 

 Kara kediye uğursuzluk atfedildiği bilenirken avcının geri dönmesi kara kedi tarafından basılmak istenmeyişinden kaynaklanmış olabilir. Kara kedi muhakkak rengi kara olan kedi midir? Burada yer alan kara kelimesi muhakkak zahiri anlamla kara mıdır?

Menteşe Yörüklerinde baykuş sesi ölüm habercisi olarak kabul edilir ve çevreden bir kişinin öleceğine yorulur. Buna engel olmak için çeşitli uygulamalar vardır, o, taş atılarak uzaklaştırılmaya çalışılır.

Baykuş ötmesi bazen hasta hayvanın iyileşeceğine de yorumlanır.(39) Denizli yöresi Yörüklerinin halk inançlarında baykuşun gözünün perdesiz olduğuna, olacakları görebilme özelliğine sahip olduğuna inanılır. Onun bazı ötüş şekillerinde hayır haber mesajının olduğuna da inanılır. Bazı hallerde acıyı kesmesi için soğan atılarak kovulur. Bazı hallerde de tekin bulunmayan ötüşünü susturup onu kovmak için ensi olarak bilinen yarısı yanmış odunla kovulur.(40) Ensi ile kovulması ateş kültü, ateşin iyesi ile ilişkilendirilebilir. Zira ileride belirtileceği gibi yarısı yanmış odun, onun yanmasına yol açan ateş tarafından sahiplenilmiştir. O artık sıradan bir odun değil sahibi ateş olan bir odundur. Baykuşun ötüşünden ölüm haberi anlamı çıkarılır ise, sonucun hayır olması dileği ile kan akıtılır, soğan kesilip atılır veya közle kovalanır.Bu tespitte de kanlı ve kansız kurban ile od/ateş kültü bir arada yer almaktadır.

Menteşe Yörüklerinde tilki görülmesi işlerin yolunda gideceğine yorumlanır.(41) Yılan görülmesi de o yıl işlerin yolunda gideceğine yorumlanır.(42) Menteşe Yörüklerinde kaplumbağa görüldüğünde “Benim adım Fatma, bana siğil atma” denir.(43)

Hz. Fatma Ana´dan yardım istemek, daha ziyade doğum esnasında, şifa için ve yemek hazırlandığı zaman da bereket içindir. Siğil içerikli tespit bizim için yeni olmuştur. Kaplumbağanın siğil attığı inancı pek yaygın değildir. Siğilin daha ziyade kurbağa tarafından atıldığına inanılır. Kaplumbağanın hemen hemen hiç görülmediği Kars gibi soğuk iklimli yerlerde de siğil çok görülür. Bu yörelerde kurbağayı gören çocuk “tu-tu-tı siğilim sana” der(44)

Menteşe Yörüklerinde kaplumbağa görülmesi hayra alamet sayılır.(45) Erdemli Silifke Yörüklerinde kaplumbağa etinden yapılmış pirzolanı fıtık hastalığını tedavi ettiğine inanılır.(46)

Mersin ve çevresinin halk kültürünü, inanç boyutu ile ayrıntılı inceleyen Mustafa Sever, bölgede, bilhassa halk tababeti, nazar ve büyü konularında, hayatın her safhasında kaplumbağanın çok geniş yer tuttuğu gerçeğine açıklık getirir. Kaplumbağa kış mevsiminde toprağın altında hareketsiz kalır ve bahar geldiğinde kabuğunu yeniler. Uzun bir ömre sahiptir, uzun ömürlülüğün ve sabrın simgesi olarak bilinir. Aynı zamanda huzur ve mutluluğu da temsil eder.(47)

Mersin halk sağaltmacılığında, kaplumbağanın çok geniş yer tuttuğunu görmekteyiz. Kırklı bebekler arasında çok rastlanan kırk karışmasında çocuğun sağlığına kavuşması için bir kaplumbağa bulunur, çocuk bu canlı kaplumbağanın üzerine oturtularak yıkanır. Mevsim kış ise evlerin kapı başlarına kurutulmuş kaplumbağalar bu amaçla asılır. Bu yörede, küçük bir kaplumbağa kabuğu, mavi bocukla birlikte nazarlık olarak kullanılır.(48)

Bitlis´te, Tokat´ta, kaplumbağa kabuğu torbalar içerisinde depolara, ambarlara konur. Bunların adeta bereket, uğur için kapılara çakılan, bostanlara bahçelere sırık üzerine takılan at, koç, kuru kafaları türünden işlevler gördüklerine inanılır. Batman´da Kaplumbağa kabuğu temellere koyulur. Ayrıca bazı modern otellerde yer alır, uğurluklara takıldığı olur, Doğu ve Orta Anadolu´da beşiklere takılır.(49) Orhun Abidelerinde birçok Bengü Taşın kaidesi kaplumbağa şeklindedir. Keza bu bölgenin ovo/obolarının da çok kere kaideleri kaplumbağa şeklindedirler. Kaplumbağa Türk kültürlü halklarda uzun ömürlülüğü, sebatı ve kararlılığı temsil etmektedir.(50)

Menteşe Yörüklerinde tavşan görülmesi uğursuzluk alametidir.(51) Denizli yöresi Yörüklerinde tavşan yolcunun yolunu karşıdan karşıya geçerek keserse uğursuzluk olarak algılanır.(52) Bu tespitle bazı bölgelerde tavşana yüklenen olumsuz kimlik bir kısım kara kedilere yüklenilen ile aynıdır.

Menteşe Yörüklerinde de Köpek uluması bir ölüm olacağına yorumlanır.(53) Hayvanlardaki bu hassasiyet iki şekilde izah edilmektedir. Bir kısım hayvanların bir kısım görülemeyen, duyulamayan ses ve görüntülere karşı daha hassastır. Diğer açıklama şekli ise, yukarda da değinildiği gibi, uluma gibi bazı sesler kurtlar gibi bazı hayvanların yakarış şekilleridir. Bu seslerin çıkarılması sadece onlar için normaldir.

Menteşe Yörüklerinde bahar ayında leylek geçmesi o yıl işlerin yolunda geçeceğine işaret olarak kabul edilir.(54) Anadolu genelinde leyleğin uçarken görülmesi gören kimsenin o yıl çok seyahat yapacağı şeklinde yorumlanır.

Menteşe Yörüklerinde Karıncanın yuvasından çıkardığı toprağı günüye yığması o yıl havanın iyi olacağına, doğu yönüne yığması ise o yıl havanın kötü geçeceğine yorumlanır.(55)

Menteşe Yörüklerinde Hayvanların olağanüstü bir şekilde iştahla otlamaları durumunda o yıl havanın çok sert geçeceğine yorumlanır.(56) Adeta hayvanlar açlığın hüküm süreceği gelecek aylar için besin depolarlar.

Menteşe Yörüklerinde Keçi ağacın pürüne fazla saldırır, kuyruğunu sallayıp hızlı hızlı yerse yakında hava bozacağına inanılır.(57) Bu çevrenin Yörüklerinde Keçi taşın başına oturup geviş getirirse havanın iyi gideceğine inanılır.(58)

Yörük halk inanç kültüründe “Kızıl” ın köklü, derin bir yeri mi vardı? Boy ve yer isimlerine bu derece yansıyabilen Kızıl tercihinin bir izahı, çıkış noktası olmalıydı. Kızıl Alan Karyesi, Kızıl Ali Yürüğü, Kızıl Alili Yürüğü, Kızıl Dağ, Kızıl ışıklı Yürüğü, Kızıl Keçili Yürüğü, Kızıl Kaya Kızıllar Karyesi, Kızıl Yürüğü ve benzeri gibi çok sayıda yer ve boy adı vardı.(59)

Gübüdük, devenin ön bacakları arasında asılan en büyük çandır. Bunun üst kısmında asılan çana Kös denir Yuların iki yanında asılan çana ise Kulak denir.(60) Çanların çıkardıkları seslerle mesaj verdikleri inancı çok yaygındır.

Küçük ve büyükbaş hayvanlara takılan çanların onların yaylım halinde iken nerede olduklarının tespiti için önem taşıdığı kanaati de çok yaygındır. Biz Milas Sarıkeçili Yörüklerinin halk inançlarını incelerken bu tür çanların yaptığı sesten haşerenin de kaçıp savuştukları böylece hayvanın onlardan korunmasını sağladığı tespitini de yapmıştık.(61) Kaynak bize “böcekten, sinekten, görünen görünmez mazarrattan hayvanı korur”, şeklinde bir açıklama yapmıştı. Görünmeyen mazarrat kapsamında kara iyelerin de yer alabileceğini düşünmüştük. Onların sesten rahatsız oldukları bilinirken bize böyle bir çağırım yapmıştı.

Deve ile ilgili bir diğer inanç da bazı musibetleri savmak veya iyilikleri celp etmek için devenin karnın altından geçilmesi gerektiği şeklindeki bir tespittir.(62) Bu uygulama da delikli taşın deliğinden geçme şeklindeki uygulamada inançla ilişkilendiilebilir.

Muğla Sarıkeçili Yörüklerinde Devenin tüyü hamaylıdır, şeytan gelmez. Devenin canı burnundadır. Canavar deveye burnundan saldırır.(63) Şeklindedir. Canavardan kastın kurt olduğu bilinirken, orta ve doğu Anadolu´da kurt tüyü hamaylıdır kanaati yaygındır.(64) Böylece Kurt ve devenin tüylerinin kara iyelere karşı koruyuculuğu olduğu inancı vardır denilebilir.

Denizli yöresi Yörüklerinde bozkurt dişini üzerinde taşıyan kimseye nazar değmeyeceğine ve uykusunda sayıklamayacağına inanılır. Bozkurdun gözü kurutulur toz haline getirilip göze sürme olarak çekilir ise, gözün ağrı çekmeyeceğine güçleneceğine inanılır. Bu yörede gece kurttan bahsedilmez bahsedilmesi halinde bir kıl koparılması veya ateşe çivi atılması gerektiğine inanılır.

Çukurova Yörüklerinde yetişkin kızların feslerinin sislenmesine özel önem verilir. Yetişkin kızlar altınlı feslerini kaşlarının üzerine eğerler. Katarbaşı olacak kızın fesi hotozlanır.(65)

Yörük toplumlarında toplumlar arası giyim kuşam farklı olabildiği gibi Çukurova gibi geniş coğrafyaların Yörüklerinde gelenekler arasında da farklar görülebilmektedir.

Çukurova Yörüklerinde kız aramaya giden kişiye Samen denir. Samen kız isteyeceği eve girerken köyün delikanlıları bir direğin üzerine bir soğan, bir yumurta kabı bir elma geçirirler. Damat adayı saneme ateş ederek elmayı vurmak zorundadır. Vuramaması halinde köyü terk etmesi gerekir(66)

Anadolu halk inançlarında soğan, elma veya nar çok kere milli bayrağın yanında yer alan düğün bayrağının gönderinin tepesine konulur. Bazı yörelerde tepedeki elma, soğan veya nara bir telek de takılır, ayna da bağlanır. Ayrıca bu bayrağın gönderine farklı renklerde birkaç tülbent bağlanır. Çok kere bu tülbenttin rengi Al/kırmızı olur. Ancak bu nişangah olarak kullanılmaz. Nişangah olarak ayrı bir düzenek hazırlanır, başarılı olan atıcıya ödül verilir(67)

Oğuz Kağan Destanı´nda altın veya gümüş topa ok atmak, başarılı atıcının altın veya gümüş topa sahip olması anlamında yer almaktadır. Sanem kelime anlamı olarak put/totem olmakla birlikte bu tespitte hedef, yönenilen anlamında olmalı.

Muğla Sarıkeçili Yörüklerinde Tavuğun folluk yumurtası başkasına verilmez, verilirse evin bereketinin gideceğine inanılır.

Çukurova Yörüklerinde ateşin etrafında sin sin oynanması, kapı kapatma, yol kesme, yol bağlama uygulamaları ile bazı hediye ve ödüller alınır. Gelini başına kaynana tarafından saçı yapılır. Bir bohça serilerek tekrar kırkım yapılır. Gelin yeni evinin eşiğinden girerken, içerisi su dolu bir ibriği ayağı ile vurarak suyu devirir gelin kapının pervazına bir kaşık yağ sürer.(68)

Sin-sin oyunu Anadolu kırsal kesim şenliklerinin olmazsa olmaz eğlence türlerindendir. Bize göre ateş kültü bağlantılı bir ritüeldir.(69) “Teke yöresindeki Yörükler-Türkmenler arasında da maşalladaki ateş, yeni bir ailenin kurulması ve soyun devamını sembolize eder. Ülkemizin çeşitli yerlerinde oynanan Gâvur, Çayda çıra, Sini Çevirmesi, Samah Çırpma ve Sisin gibi oyunları yansıra maşallama adiyle oyunların olduğu ve bunlardaki önemli unsurun ateş olduğu bilinmektedir.(70)”

Ateş etrafında dolanmak, yanmakta olan iki ateşin arasından geçmek veya geçirilmek, aklanmak, paklanmak, arınmak işlemidir. Kağanın huzuruna çıkarılacak yabancı elçilerin iki ateş arasından geçirildiğini, yeni gün münasebetiyle dışarıya çıkarılan büyükbaş hayvanların keza iki ateş arasından geçirildikleri bilinmektedir.

Çukurova Yörüklerinde gelin aileye huzursuzluk getirmemesi için ayağının altı hafifçe yakılırdı.(71) Bununla amaç karanın, kemin, negatifin vereceği zarardan ateşin iyesinden yararlanılarak engellenmesidir.

Çukurova Yörüklerinde gelin geldiğinde gelinin fesine tül örtülür yeşil, al/kırmızı, sarı ve kara yaşmak bağlanır. Bunların üzerine tavuk tüyü takılır ve anlına ayna bağlanır. Gelin atının kulaklarına mendil anlına keza ayna takılır Gelinin atına yular ve heybe bağlanır.(72)

Alandan derlediğimiz bilgilerden edindiğimiz kanaatimizce feslerin, Kofilerin düğün bayrağı gönderine bağlanan telek ve tüyler ile bir dönemin kutlu oldukları kabul edilen kuşları temsil ediyordu.(73)

Çukurova Yörüklerinde gelin oğlan evine geldiğinde çadırın etrafında üç kez dolandırılır, kaynana gelini kucağını eve alır, gelin döşeğine para atılır. Oğlana ve geline baş bağlarlar ortaya konulan yastığın etrafında gelin 3 kez dolandırılırlar. Bu yastığa oturtulur, zülüf ve perçemleri kesilir. Fesin üzerine altın takılır ve üzerine yağlık bağlanır.(74)

Baş Bağlamak, başı bağlı olmak bir sahipli olma halidir. “Bir an evvel başları bağlansın” denilirken gelecekleri belirlenen istikamette yönlendirilsin, “çiftlerin artık karşılıklı bağları sorumlulukları, sahipleri olduğunu bilsin” çevre de onlar da ona göre davransınlar, denilmiş olur. Keza bu süreç nişan ile başlar, nişan ile kız oğlanın oğlan da artık kızın adaklısıdırlar. Beşik kertme yöntemi ile yapılan nişanlarda beşiğin kertilmesi ile akit yapılmış olduğu duyurulmuş olur. Nişanla ve giderek nikahla başıbozukluk sona ermiş olur.

Büyü uygulamasındaki bağlama ile baş bağlamadaki bağlama uygulaması arasında bir bağ kurulacak ise baş bağlama ak büyü anlamında alınabilir mi?

Aladağ Yörüklerinde güveyin çamaşırları yaşlı bir hoca tarafından giydirilir. Giysileri kesinlikle iliklenmez. Gerdeğe düğmeleri iliklenmemiş olarak girilir. Düğmeleri gelin ilikler.(75) Bu uygulama, Kerem ile vuslat olmaması için Aslının düğmelerini büyüleyen amcası keşişin büyüsünü hatırlatmaktadır.

Çadırların, evlerin, mezarlıkların etrafında belirli sayıda dönülerek, etrafında dönülen mekânın kutundan yararlanılıyordu. Dönen ile dönülen arasında mistik bir ortam oluşuyordu. Düğün alayları gibi, asker adaylarının oluşturduğu alayları da mezarlıklar etrafında adeta halkalaşırcasına dönerler. Yağmur duasına çıkılmadan evvel de keza mezarlıkların etrafında dönüldüğü olur.

Bulgar Dağı Yörüklerinde gelin obanın doğruca mezarlığına getirilir, topluca mezarlığın etrafında bir defa dolaştırılır.(76)

Makedonya Yörüklerinde Yağmur duası için Gazi Baba, Kral Kızı gibi ziyaretlere gidilir. Geçmişte Yağmur merasimlerinde Dodi-Dodi gezdirilirken şimdilerde uygulanmamaktadır.(77)

Çukurova Yörüklerinde düğün günü gelin, kız tarafından alınmaya gidilir oğlan tarafı geline kırmızı/al kurdeleye dizili altın takar. Ayrıca toprak bastı denilen başlık verilir.(78)

Toprak bastı parası Anadolu düğünlerinde çok kere gelin köy aşırı bir yerden geçirilirken yol boyunca geçilen, toprağına basılan köylerin gençlerine verilir.(79)

Çukurova Yörüklerinde Gelin babasının evinden giderken arkasından su dökülür, bununla amaç gelinin baba evinden soğuyup yeni evine ısınmasıdır.(80)

Su Anadolu Türk halk inançlarında aydınlık anlamında yorumlanır. Yolcunun ardı sıra dökülen su ile uğur, selamet dilenilmiş olur. Suyun baba evinden soğuması amaçlı bir tespit ile ilk defa karşılaşmış durumdayız. Kız gelin olduktan sonra yeni evini bilsin, fazla dolaşan bir kimse olmasın, yerinde ağır olsun, dizini kırıp otursun diye, onun cebine taş koyulur ve “yerinde taş gibi ağır olsun” denilir.

Çukurova Yörüklerinde gelin binek hayvanının üzerinde iken ilk çocuğunun erkek olması amacıyla kucağına erkek çocuk verilir. Gelin saçısına arpa, buğday koyulur. Bu uygulama gelinin yeni evinde bereketli olması için yapışır.(81).

Gelin damadın evine girmeden evvel kayınvalide ve kayınbaba kapının iki tarafında durur, ellerini yukarıda birleştirirler. Gelin bunların altından geçer bununla amaç gelinin anne ve babanın sözünden çıkmamasını sağlamaktır.(82)

Bu uygulama ile bize göre adeta gelin delikli taşın deliğinden geçmiştir. Alem değiştirmiştir. Yeni bir koruma alanına, alanın kurallarını kabul ederek girmiştir. Kırcalı-Makedonya Yörüklerinde Kavgeri, Kır Taşı olarak bilinen yerdeki iki taşın arasından niyet tutup 3 defa geçen kızların kısmetlerinin açılacağına inanılırdı. Niyet olmayacak ise bu taşların geçit vermeyecekleri inancı vardı.(83) Bazı genç subayların evlenmelerinde bu uygulama, gelinle damadın arkadaşlarının kılıçlarının altından nikah salonuna girmesini andırıyor.

Güneyyurt Yörüklerinde çocukları öksürükten kurtulmaları için boyunlarına öksürük taşı asılır. Öksürükten kurtarmak için ise, Gülek Yaylasındaki Öksürük Deliği diye bilinen kovuktan geçirilir.(84)

Güneyyurt Yörüklerinde bir kimse öldüğünde köyün kadınları köyün kuzeyine çıkarak tarlaların birinde ağlayarak taş toplarlar, bu taşlar bir yere yığılır. Bu uygulamaya düştü denir. Bu esnada ağıtlar söylenir.(85) Bu uygulama ovoo/oboo uygulamasını andırıyor.

Çukurova Yörüklerinde geline pamuk ipliği kırdırılarak gelinin inadının, fena huylarının kırılmasını sağlamaktır. Yeşil bir yaprağa sarılmış yağ ve bal gelin yeni evinin kapısına yapıştırır.(86) İpliği kırmak büyü bağını kesmek olarak anlamlandırılabilir mi? Köstek kesme uygulaması ile ayağın basmasını engelleyen bağ ile olan bağ kesilmek istenir. Gelinin yeni evinin kapısına yağ sürülerek aile fertleri ile yağ gibi yumuşak olması bal sürülerek de tatlı dilli olması istenmiş olur.

 

/resimler/2022-2/8/1303361489937.jpg

Ön tarafının saç kesilmiş zülüfleri şakaklarını sarmış bir Yörük gelini-Ulla Johansen

Çukurova Yörüklerinde gelinin giydirilmesinde gelinin üzerine kırmızı/al bir elbise başına ude ve altınlar olur. Gelinim yüzüne yeşil, kırmızı/al ve ak/beyaz duvak örtülür. Gelinlik ak/beyaz olur, başına allık takılır. Gelinin al renk olan bekâret kuşağını erkek kardeşi bağlar. Gelin geldiğinde fesine şeş örtülür üzerine yeşil, al/kırmızı kara, sarı yaşmak bağlanır ve gelin atının kulaklarına ise mendil anlına ayna bağlanır.(87)

 

 /resimler/2022-2/8/1305444249443.jpg

Başında Tüylü Taç ve Aynası ile gelin -Ulla Johansen

Ayna, halk inançlarında aydınlığı, parlak geleceği temsil eder.(88) Milas Sarıkeçili Yörük aşiretinde gece aynaya bakılmaz, hamile hanım aynaya bakabilir ancak gece bakması uygun bulunmaz. Kırkı çıkmamış bebeğe ayna gösterilmez Böyle hallerde kırklı bebeğin” bir şeye uğrayacağına” inanılır. Bu toplumda çarpılarak hastalanan kimse için de “bir şeye uğradı” denir.(89)

Çukurova Yörüklerinde çığa denilen allı, yeşilli kenarları oyalı başlık takılır, Beyaz/Ak giydirilmez.(90)

Çukurova Yörüklerinde gelinin başına Kepez adı verilen kartal tüyünden yapılmış özel bir başlık takılır.(91)

Çukurova Yörüklerinde Geline özel duvak takılır. Bu duvak eşarpların bağlanması ve alın kısmına ayna konulmasıyla oluşur. Ayrıca aynanın tepesine soğan konulur.(92)

Bizim orta Anadolu kırsalında yaptığımız alan çalışmasında gelin başı hazırlığında nadiren nar çoğunlukla elma ve bazen de soğan yer alıyordu. Bize yapılan açıklamalarda soğanın diğer ikisi bulunamayınca tercih edildiği açıklanmıştı. Kanaatimizce bu hususun bir boyutu daha olmalıydı. Zira nar ve elma büyük aileyi zürriyeti temsil ederken soğan ise sarımsak da olduğu gibi kara iyelere karşı genel koruyucular arasında yer alıyordu.(93)

Gelin götürmede kapısının önünde ay yıldızlı bir bayrak ve al/kızıl bir bez asılır. Gelinin yolu ip gererek bağlanır, kesilir. Yolu kesenlere para verilerek yolun açılması sağlanır.(94)

Yolun bağlanması, geçit vermesinin önlenmesi ile kurtağzı bağlanarak hayvanları parçalayıp yiyebilmesinin önlenmesi arasında zahir ve batın bağlantısı itibariyle açık bir ortak içerik vardır. Karın, tipinin yolu bağlaması suretiyle geçit vermemesi ile yolun ip ile bağlanılarak geçidin önlenmesi keza aynı mahiyettedir. Karın eriyerek yolun açılmasını beklemekteki dua ile gelin alayına yapılan yol hakkı şeklindeki ödemenin, saçının bize göre inanç içeriği ortaklığı çok açıktır.

Çukurova Yörüklerinde Gelin yeni evine geldiğinde elindeki testiden güveyin eline su döker, damat da o suyu gelinin başına serper.(95)

Milas Sarıkeçili Yörüklerinde gelinin ardı sıra su serpmekle ona uğur bereket dilenilmiş olunur. Dökülen bu suyun bir başka izahı da gelinin anne ve babasının yürek ateşini serinletmek şeklinde yapılır. Yolcunun ardı sıra su dökmek inancının içeriğinde daha ziyade aydınlık açık yol dilemiş olmak vardır.(96)

Çukurova Yörüklerinde gelin getirilince kadınlardan birisi yastıkla gelinin beline vurur gelinin yere düşmesi onun ayıplanmasına sebep olur.(97)

Damadın gerdeğe girmeden evvel arkadaşları tarafından sırtına vurulması ile geline yastıkla vurulması uygulaması kanaatimizce aynı anlayış, inanış bütünün parçalarıdırlar. Bu uygulama ile yapılmak istenilen çiftlerin yeni hayatlarında kadir bilmenin unutulmaması gerektiğidir. Bu uygulamalar, kadir bilirlik, sabırlılık, öz veri, canı yanmış olmanın acısını unutmamak gerektiği uygulamalarıdır. Arkadaşlarının damat tıraşı olan güveyin tıraşında yüzünün her tarafını sabunlamaları, damadı suya basmaları, çok yakınlarına kurşun sıkmaları, boynuna kement atmaları bu türden unutulmaması istenilen hatırlatma anılarıdır

Çukurova Yörüklerinde düğünlerde 3 bayrak olur. Bunlardan, obaların getirdiği bayrağa Düğün bayrağı denir. Ayrıca düğün çadırının sağında ve solunda damat bayrağı ve gelin bayrağı olur.(98)

Makedonya Yörüklerinde düğüne davet edilen her oba mutlaka bayrak asarak gelir. Bunlara düğün bayrağı denir. Güveyin çadırının önüne iki bayrak daha çekilir ki birisi çadırın sağına diğeri soluna açılır bu güvey bayrağıdır. Bayrakların gönder direğinin tepesine konulmuş elmayı vurabilene gelin tarafından bir çevre hediye edilir.(99)

Bazı Türkmen düğünlerinde damat bayrağının gönderi biraz daha uzun olur ve çadırın veya evin sağına o koyulur.

Çukurova Yörüklerinin halk inançlarında ağaçlara adak-niyet bezi bağlamanın yansıra saç bağlama inancı da vardı.(100)

Saçın adak veya niyet simgesi olarak kullanıldığı tespiti bizim için yeni olmuştur. Adaklarda ve sair kurbanlarda kurbanın kimin için kesildiğini gösterircesine ilgili şahsın anlına veya binanın temeline, arabanın tekerine kurban kanı sürülür. Adak bezlerinde de her bezin sahibi bellidir. Çok kere adayanın özel eşyasından seçilir. Saç ise daha dolaysız bir nişan şeklidir. Kişinin bedeninden bir parçadır. Nitekim büyü yapılırken kişiden alınacak en etkili parça saç olarak bilinir.(101) Hıdrellez şenliklerinde Martıval´da güveçten mâni çekerken de niyetlenen gençler mutlaka şahsi eşyalarından bir toka, yüzük veya benzeri bir şey niyetlenerek güvece atarlar. Makedonya Yörüklerinde kısmetini açılması için türbeye giden genç kız oraya çeyizinden, tamamen ona ait olan bir şey serer.

Denizli yöresi Yörüklerinde yatırlardan uğultu ve seslerin gelmesi halinde, adak olarak oralarda bir keçinin kesilmesi halinde seslerin kesileceğine inanılır.

“Yörük kızları saçlarını “bağ” adı altında 40 adede kadar örer ve bunların her birinin adına ‘belik´ denir. Beliklerin nihayeti saç bağı denilen yün veya iplikten örgü ile bağlanır. Karacaoğlan´da belik,

“Zalim aşk elinden içmişim ağı

Senin için dolanırım bu dağı

Alam beliğine altun saç bağı

Tek saçını ince bele as gelin” şeklinde geçmektedir.(102)

Çukurova Yörüklerinde kumru, güvercin ve Kırlangıç´ın vurulmaları günah sayılır. Güvercinlerin cennetin huri kızları olduğuna inanılır.(103) Çukurova Yörüklerinde kaybolan eşya için kol bağlanır, kol büzülür ise kaybın bulunamayacağına inanılır. Buna kol karşılamak denir.(104)

Bu uygulama şekli Burdur çevresinde “Karışlamak” olarak bilinen uygulamaya şekline çok benzemektedir. Kayıp eşyaların bulunmasında Mebrure Nine sağ ile sol elinin parmak uçlarından başlayarak dirseğine kadar karışını açıp kolunu karışlamakta, dirseğinden başlayarak tekrar bilekten parmaklara doğru karışlar ve bulacaksan “büzülüver” bulunamayacaksan “yayılıver” derdi. Büzülme demek, parmakların kapanması demekti. Bu, kayıp eşyanın bulunmayacağı anlamına gelirdi. Böyle hallerde yaşlı ninenin parmaklarını güçlü bir delikanlı da açmakta zorlanırdı.(105)

Çukurova Yörüklerinde nazara çok inanılır kem gözler için ışıklı göz denir. Bunların fena niyetle bakmaları halimde nazar değeceğine inanılır. Nazardan korunmak için Karaçalı, Dardağan, Kör Diken´den süs yapılıp bunlara mavi boncuk takılır. Karaçalı üzerinde taşınır. Ayrıca deve boncuğu ve gök boncuk nazardan korunmak için hayvanlara ve çocuklara takılır. Nazardan korunmak ve kurtulmak için üzerlik otu yakılıp insanlara ve hayvanlara koklatılır. Ayrıca kurşun dökme ve tuz yakma işlemleri yapılır. Tütsüleri nazar değdiğine inanılan kimsenin üzerinden çevrilir, dolandırılır.(106)

 

 /resimler/2022-2/8/1306593483013.jpg

 

Deve Boncuğu Nazardan korur-Ulla Johansen

Güzelyurt Yörüklerinde nazardan başı ağrıyan kişinin başının tuz veya ekmek gezdirilir, dolandırılır. Bu tuz daha sonra ateşe atılır.(107) Atılan bu tuz ateşin iyesine yapılan saçıdır.

Güzelyurt Yörüklerinde; hastalık hali, nazara gelme, bir şeye uğramış olma durumlarında kurşun dökmek, kömür söndürmek, mum dikmek, üzerlik tütsülemek tedavilere urasa denir. Mesela sarılık hastalığına yakalanmış bir kimsenin yüzüne aniden “tu” denilerek tükürür gibi yapmak bir urasadır. Sanaka ise urasalardaki Türkçe okunan dualara denir.

Mesela; “Elemtere fiş, kem gözlere şiş” bir sanakadır parpi/parpı ise bir alet kullanılarak insan ve hayvanları çizmek veya dağlamak şeklindeki uygulamadır.(107)

Muğla Sarıkeçili Yörüklerinde Hayvanlara nazar değmesin diye hayvana çıtlık ağacının dalı veya boncuk takılır. Takılmasa hayvanları yılanın sokacağına inanılır.(108)

Denizli yöresi Yörüklerinin halk inançlarında rüyada yılan ve genç kız görmek iyi kabul edilir.(109)

Makedonya K. Topranik-Debre Türklerinde nazar göz tutması olarak bilinir., korunmak için ocak isinden yararlanılır. Kırcova Yörüklerinde nazar almış çocuğu tedavisi için Köylü Baba, Adır Baba (Hıdır Baba) ve Bektaşi Tekkesine götürülür.(110)

Muğla Sarıkeçili Yörüklerinde damızlık verilirken üzerine bozuk para, tuz, biraz da çörek otu konulur. Konulmazsa hayvanları canavar kapar, inancı vardır.

Çukurova Yörüklerinde cuma günü çamaşır yıkanmaz, banyo yapılmaz, ikindiye kadar kül atılmaz. Akşamları kimseye bir şey verilmez. Arife günü de çamaşır yıkanmaz.(111)

Muğla Sarıkeçili Yörüklerinde salı ve cuma günü göçe başlanmaz. Salı ve cuma günleri dışarıya soğan verilmez, aksi takdirde malına, canına zarar gelir. Salı günü damızlık alınmaz. Damızlık Cuma veya pazar günü alınmalıdır.(112)

Halk inançlarında yumurta, sirke, maya, mayalanmayla ilişkili olanlar, tuz biber soğan, sarımsak gibi acılığıyla bilinen akşamdan sonra komşuya verilmek istenmez, eşikten dışarıya çıkarılması pek uygun bulunmaz. Ateş de keza verilirken itina gösterilir.

Denizli yöresi Yörüklerinde gece veya gündüz her isteyen kimseye damızlık, mayalık yoğurt verilmez verilmesi kaçınılmaz ise yoğurta tuz serpilir.(113)

Milas Sarıkeçili Yörüklerinde mayalanacak şeyler komşuya verilecek ise arlık alınır. Arlık, ağırlık anlamındadır bazı nesnelerin özel manevi ağırlıklarının olduğuna inanılır. Mesela gurk olacak tavuk için komşuya yumurta verilmez. Arlık farklı olan değerin farkının karşılanması için istenir. Yanılmıyor ise bu uygulamanın derinliğinde sahiplilik inancın olduğu kanaatindeyiz. İye, iççe inancı ilgili olmalı. Bu toplumda ayrıca tuz, tütün gibi acı şeyler de gece, gün battıktan sonra komşuya verilmez. Daha ziyade vermekten çok almada çekingen davranılır. Adeta acıyı vermiş veya acı alınmış olunur diye yorumlanır.(114).

Denizli yöresi Yörüklerinde evde hayvan varken eve karşılıksız, ödeme yapılmadan soğan sarımsak, acı biber türü şeyler sokulmaz.(115) Ödeme yapılma şeklindeki uygulama ile bir anlamda saçı mı yapılmış olmaktadır. Alınan acı şeylerin sahibini değişebilmesi için yapılan ödeme geniş anlamda saçı olarak anlamlandırılıyor olmalı.

Çukurova Yörüklerinde yağmur duasında derenin bir kenarında koyunlar diğer kenarında kuzular bulundurulur, koyun ve kuzular meleşirler, duayı hoca yönetir hayvan kesilir toplu halde yenilir.(116)

Anadolu genelince yağmur duasına her yaşta insan bu arada hayvanlar da çıkarılır. Kuzuların meleşmelerinin de yağmur için kendi dillerinden dua olarak kabul edilir.

Çukurova Yörüklerinde erkek çocuk ocak başında doğarsa şanslı olur, davar başında, hayvanlara bakılırken doğarsa kutlu olacağına, odun başında, odun toplarken doğarsa yiğit olacağına inanılır.(117)

Yörüklerde aileden ayrılıp kendi otağını kuracak evladın ocak ateşi Kakayı Türklerinde olduğu gibi ata ocağından alınan ateşle yakılır. Yörüklerde bu ocağı ata ateşler “Atan ocağını yakıvermiş denir” Yörüklerde dünyaya gelen erkek çocuklar için soyun devam etmesi adına Kütük atma töreni yapılır. Bu törende kullanılan kütük baba tarafından saklanarak oğlunun evlendiği gün maşalada yakılır. Ocak ailenin sembolüdür. İnanca göre ateş cehennemden alınmış sonra çakmak taşına geçmiştir ocağın tütsün şeklindeki dua, Allah´ım bizi nardan ve nurdan ayırma duası ile bütünleşmiştir.(118)

Çukurova Yörüklerinde erkek çocuk ailenin alevi, kız çocuk evin közüdür.(119)

 

/resimler/2022-2/8/1308002884368.jpg 

 

Bebeğin tuzlandıktan sonra yıkanması, Ulla Johansen

Çukurova Yörüklerinde çocuk doğunca tuzlanır mersin yapraklarına sarılır Tombulak kökü dövülerek toz haline getirilir. Kırk gün tombulak tozu katılmış suyla yıkanır. Çocuk kırk günlük olunca vücuduna bal sürülür ak toprak tozu serpilerek kundaklanır.(120)

Çukurova Yörüklerinde cenaze suyunun kaynatıldığı kazanın ateşi söndürülmez. Çukurova Yörüklerinde ölü çıkan eve ertesi gün ekmek ve yemek gönderilir. Öleceğine inanılan hastanın eline ayağına kına yakılır. Çukurova Yörüklerinde cenaze suyunun alındığı su kabının (Kevki) ağzı bıçakla açılmaz taşla kırılır.(121)

Bu yörenin Yörüklerinde gelinin kınasından genç kızlar tarafından uğur amacıyla bir parça alınıp saklanır.(122) Yörüklerdeki gelinde kut arama inancı günümüzde gelin telinden, nişan yüzüğünün kurdele parçasında, başına yapılan saçıda kut arama olarak devam etmektedir.

Halk inançlarında kişi öldükten sonra ona yapılacak işlemlerde kullanılacak Alet ve malzeme etrafında uygulamalar yapılır. Kefen bezi makasla kesilmez, yırtılarak hazırlanır. Kefenden artan parça da kefen de kullanılır. Yıkandığı su ayak altına serpilmez. Suyunun kaynatıldığı kazan ters koyulur. Mezarının yapımında kullanılan malzemenin artanı orada bırakılır. Bıçak, makas demir aksamın al karısı örneğinde olduğu gibi koruyucu gücü olduğuna inanılır iken kullanılma yer ve şekilleri de birtakım özellikler içerir. Yakın zamana kadar Anadolu kırsalında ekmek bıçakla kesilmez elle kırılırdı. Bırak türü nesneler elden ele verilecek ise alan kimse elinin tersi alır ve alanda veren de alırken verirken bıçağa “tu tu tu bismillah” der üflerlerdi. Çok yaygın olan bu inanç Milas Sarıkeçili yürüklerinde de vardır. “Şeytan sıkılar” veya “şeytan doldurur” denilir. Görünmeyen üç harfliler türünden varlıkların, kişioğlunun iradesine rağmen onlara bir şeyler yaptırabilecekleri şeklinde bir inanç vardır.(123)

 

 /resimler/2022-2/8/1308542116600.jpg

 

Bebek 40 gün dolunca ak toprak sürülerek kundaklanır. Ulla Johansen

Güneyyurt Yörüklerinde Albastı´dan korunmak için Şeyh Abdurrahmanzade´lerin evindeki Ardıç Direği ziyaret edilir Direğin etrafında kadınlar mevlit okuyarak dilekte bulunurlar.(124)

Bulgar Dağı Yörüklerinde Kara Cin, şeytan türünden uzak durulmaya çalışılan varlıklar vardır Aladağ ve Kazandağı Yörüklerinde Bıro bıro diye bilinen korku veren bir canlının varlığına inanılır. bıro bıro seslendiği insanları kandırabilir, onu ikiye bölebileceği inancı vardır.(125)

Bıro bıro, Türk kültür coğrafyasında varlığı yaygın olarak bilinen bir kara iyedir. Onun da farklı adlarla tanındığına dair bilgiler vardır. Çok kere ses taklidi yaparak insanları onlara görünmeden fenalık yapabileceği bir tenha yere, uçuruma, ormanın derinliklerine götürdüğüne inanılır. Tuzağına düşüreceği insanın nadiren de bildik bir kimse donuna girerek gözüne görünür. Ondan korunmanın ve hilesinden kurtulmanın olduğuna dair inançlar da vardır.(126)

Geçmişte Üsküp´te düğünlerde kadınlar bir gecede kadınlar kıyafet değiştirirdi böylece kötü ruhların, cinlerin fenalığından korunabileceğine inanılırdı.(127).

Erman Artun seyirlik oyunlardaki Arap kılığı ile kara motifi arasında bağlantıya işaret etmiştir.(128)

Bulgar Dağı Yörüklerinde büyüler; ateş, kül ve demir ile yapılır. Büyü yapanlara Cadı karı veya Cazı karı denir. Sevgilileri ayıran büyücü kadınlara Karaçor veya Karaçarlı denir.(129) Çukurova Yörüklerinde nazara karşı karaçalı taşınır.(130)

Karacaoğlan´a mal edilmek istenen bir türküde;

“Karacaoğlan der ki ahilen aman,

Araya girmiş bir cadı gûman,

Çorlarla âl etmiş, kapladı duman,

Medet Allah medet, öldüreceksin” denilirken, türküde geçen “âl” kelimesi kara iye anlamına gelmekle beraber, büyü anlamına da gelmektedir Toroslarda albastı, lohusaları basan bir kadın peri olarak bilinir.(131)

Aras Vadisi Türk kültür coğrafyasında kara ve çor hem kara iyi ve hem de bunların yol açtığı rahatsızlık anlamında kullanılır. Karalara gelesin, kara günün olsun, çor vura suratına, çorlasın kargış türleridir.(132)

Aladağ Yörüklerinde yövün ardına dönsün şeklinde çok önemli kabul edilen bir yemin türü vardır. Kargış olarak söylenir. Çarpılmak anlamında kullanılır. Ters dönmek anlamındadır.

Çukurova Yörüklerinde mezarın başına kırmızı/al bayrak asılır.(133)

Bu tespit de bizim için fevkalade önemlidir. Azerbaycan´da gece bölgesinde ulu zatların mezar taşına, asırlık çınarların beline murat almadan göçmüş kızların tabutlarına al//Kızıl kurdele bağlanır.(134)

Yörük halk inancı kültüründe Kızıl´ın köklü, derin bir yeri mi vardı? Boy ve yer isimlerine bu derece yansıyabilen Kızıl´ın bir çıkış noktası olmalıydı. Kızıl Alan Karyesi, Kızıl Ali Yürüğü, Kızıl Alili Yürüğü, Kızıl Dağ, Kızıl ışıklı Yürüğü, Kızıl Keçili Yürüğü, Kızıl Kaya Kızıllar Karyesi, Kızıl Yürüğü ve benzeri gibi çok sayıda yer ve boy adı vardır.(135)

Al/kızıl-Al, ruhu/al karısı, Al basması/al ocağı bağlantısı halk inançları mitoloji bağlantılı bir süreç bir derinlik içerir.(136)

Kızıl/Al rengin Yörük halk inançlarında Türkmenlerde olduğu gibi mitolojik dönemle bağlantılı bir derinliği vardır. Halk inançlarının doğum evvelinden başlayan ilişki hayatın bütün safhalarında ara safhalarıyla birlikte kendisini göstermektedir.

Sonuç:

Yörük halk inançları çalışmalarından hareketle, halk inançlarında mitolojik bağlantı aranması amacı, ulaşılabilen bazı sonuçlar bakımından büyük ölçüde gerçekleşmiştir. Kara ve ak iyelerin saçı ve kurban sunulması suretiyle tutumlarının etkilenebileceği yeni örneklerle görülebilmiştir. Doğum, evlilik ve ölüm dönemlerinin kırklı olunması arasındaki bağlantılar, bu bağlantıların insanlar, bitkiler ve hayvanların kırklı olmalarından hareketle daha açık görülebilir olmuştur.

Yörük halk inançları ile Türkmen halk inançlarını veya genel Türk kültürlü halkların halk inançlarını tamamen bağımsız düşünmek mümkün değil iken, yapılan bu çalışma ile daha çok inanç örneği bulmak, çalışma alanını daha genişletebilmek imkanına ulaşılmıştır. Yapılan çalışmadan alınan sonuç, daha ziyade bilinenlerin teyidi tekamülü ve derinleştirilmeleri şeklinde olmuştur. Yapılabilen bu çalışma ile yaşayan halk inançları ile mitolojik verileri tanımlamak, bilhassa efsun, büyü, nazar gibi konuların yapı taşlarına belirlemek, işlevlerini ve aralarındaki bağlantıya ulaşmak itibariyle mesafe alınmıştır.

 


KAYNAKLAR

Ali Abbas Çınar, Muğla Karabağlar Yaylası (Tarih-Toplum-Kültür), Muğla, 2010 Esin Matbaası, s. 36-49

Ali Rıza Yalman (Yalgın) Cenupta Türkmen OymaklarIC.I-II Ankara, 1993,

Alpaslan Demir, XVIII. Yüzyılın İlk Çeyreğinde Anadolu´da Bozdoğan Yörükleri, Berikan Yayınevi, Ankara, 2012

Erman Artun, Çukurova Yörüklerinin gelenek ve Görenekleri”, I. Akdeniz Yöresi Türk Toplulukları Sosyo-Kültürel Yapısı (Yörükler) Sempozyum Bildirileri 25-26 Nisan 1994 Antalya. T.C. Kültür bakanlığı Seminer Kongre Bildirileri, Antalya 1996 s. 25-63

Hilmi Dulkadir, İçel´de Son Yörükler, Sarıkeçililer, İçel Valiliği Yayınları 3, Mersin, 1997,

İ.S. Gurviç, Kultura Severin Yakutov-Olenevodov, Moskova, 1997 s.117-127

Yaşar Kalafat, “Kocaeli ve Çevresi Örnekleri ile Türk Halk İnançlarında Adanmışlık/Sahiplilik” I. Uluslararası Kocaeli ve Çevresi Kültürü Sempozyumu (20-22 Nisan 2006, Kocaeli)

Yaşar Kalafat, “Orta Toroslar ve Makedonya Yörükleri Halk İnançları Karşılaştırmaları”, I. Akdeniz Yöresi Türk Toplulukları Sosyo Kültürel Yapısı (Yörükler Sempozyumu Bildirileri (25-26 Nisan 1994, Antalya), Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 1996 s. 153-176

Yaşar Kalafat -Mehmet Kiyani, “Kaşkay Türklerinde Sosyal Yaşam”, Yörük ve Türkmenlerde Sosyal Hayat Sempozyumu, YÖRTÜRK, Ankara,2002, s. 109-132

Yaşar Kalafat, Türk Halkbilimi İnanç Araştırmaları Memoratlar-Astral Dünya Mitolojik Boyut, Berikan Yayınevi, Ankara, 2018

Yaşar Kalafat, “Kocaeli ve Çevresi Örnekleri ile Türk Halk İnançlarında Adanmışlık/Sahiplilik” I. Uluslararası Kocaeli ve Çevresi Kültürü Sempozyumu (20-22 Nisan 2006, Kocaeli)

Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu´da Eski Türk İnançlarının İzleri, Berikan Yayınevi Ankara 2010

Yaşar Kalafat,”. Mezbaha ve Kırklama/Kırk Basması”, Türk Halk Bilimi İnanç Araştırmaları IV Mitoloji, Berikan Yayınevi Ankara, 2018, s. 41-49

Yaşar Kalafat, “Türk Kültür Coğrafyası Halk İnançlarında Geçmişten Günümüze Kaplumbağa”, yasarkalafat.info

Yaşar Kalafat, Milas, Sarıkeçili Yörüklerinde Karşılaştırmalı Halk İnançları”, Aşiretlerimizde Mitolojik Bulgular, Berikan Yayınevi Ankara 2012

Yaşar Kalafat, Türk Halk Tefekküründe Kurt 2: Türk Kültürlü Halklarda Karşılaştırmalı alk İnançları, Berikan Yayınevi, Ankara, 2009.

Yaşar Kalafat, “Orta Toroslar ve Makedonya Yörükleri Halk İnançları Karşılaştırması”, Çukurova Yörüklerinin gelenek ve Görenekleri”, I. Akdeniz Yöresi

Türk Toplulukları Sosyo-Kültürel Yapısı (Yörükler) Sempozyum Bildirileri 25-26 Nisan 1994 Antalya. T.C. Kültür bakanlığı Seminer Kongre Bildirileri,

Antalya 1996 s. 153-176

Yaşar Kalafat, Makedonya Türkleri (Türkmenler, Torbeşler/Türkbaşlar, Cengeriler ve Yörükler), Arasında Yaşayan Halk İnançları, İstanbul, 1993

Yaşar Kalafat,” Milas Sarıkeçili Yörüklerinde Karşılaştırmalı Halk İnançları”, Aşiretlerde Mitolojik Bulgular, Berikan Yayınevi Ankara, 2012, s. 241-265

Yaşar Kalafat, “Türk Halk İnançlarında Sarımsak ve Soğan ile İlgili Hususlar”, Erciyes, Haziran 2002, S. 294 s. 18-21

Yaşar Kalafat, “Orta Toroslar ve Makedonya Yörükleri Halk İnançları Karşılaştırması”, Çukurova Yörüklerinin gelenek ve Görenekleri”, I. Akdeniz Yöresi Türk Toplulukları Sosyo-Kültürel Yapısı (Yörükler) Sempozyum Bildirileri 25-26 Nisan 1994 Antalya. T.C. Kültür bakanlığı Seminer Kongre Bildirileri, Antalya 1996 s. 153-176

Yaşar Kalafat, Makedonya Türkleri (Türkmenler, Torbeşler/Türkbaşlar, Cengeriler ve Yörükler), Arasında Yaşayan Halk İnançları, İstanbul, 1993

Yaşar Kalafat,” Milas Sarıkeçili Yörüklerinde Karşılaştırmalı Halk İnançları”, Aşiretlerde Mitolojik Bulgular, Berikan Yayınevi Ankara, 2012, s. 241-265

Yaşar Kalafat, “Pir Kültünde Mebrure Nine Kadın Kişi Tiplemesi, Türk Halkbilimi İnanç Araştırmaları IV, Mitoloji, Berikan yayınevi, Ankara, 2018 s. 33-41

Mehmet Eröz, Yörükler, İstanbul,1991

Mustafa Sever, Mersin ve Yakın Çevresinde Halk İnançları ve Halk Hekimliği, Barış Kitap, Ankara 2016.

Muvaffak Duranlı, “Saha Türklerinin İnanç ve Uygulamalarında Av İyesi Baay Bayanay”, 9. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, Gelenek Görenek ve İnançlar, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü, Ankara, 2018, s.135-143

Şükrü Tekin Kaptan, “Günler ve Hayvanlarla İlgili Olarak Sürdürülen Batıl İnançlar”, Yörük ve Türkmenlerde Sosyal Hayat Sempozyumu, YÖRTÜRK, Ankara,2002, s. 137-157

Taci´de Hafız, “Kosova´da Yağmur Duaları, II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Ankara, 1992 C.1 s. 243-247

Ulla Johansen, 50 Yıl Önce Türkiye´de Yörüklerin Yayla Hayatı, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 2005

Uğurol Barlas Anadolu Düğünlerinde Büyüsel İnanmalar, Karabük, 1975.

Nazmi Avcı, “Yörüklerde Yaşam Felsefesi”, Yörük ve Türkmenlerde Günlük Hayat Sempozyum Bildirileri, s. 9-11

Osman Abdulrezzak-Yaşar Kalafat, IV. Uluslararası Alevilik Bektaşilik Sempozyumu, Gazi Üniversitesi Türk Kültürü Açısından Hacı Bektaş-ı Veli Araştırma Merkezi 18-20 Ekim 2018, Ankara

Pakize Aytaç, “Yörüklerde Aile ve Kadın Kıyafetleri”, Yörük ve Türkmenlerde Günlük Hayat Sempozyumu, 17-18 Mayıs 2002, YÖR-TÜRK Vakfı, Ankara, 2002, s. 15-27

Orhan Özdemir, Emre Gür, vd. Toroslarda Yörükler (Erdemli ve Silifke Çevresi), Mehmet Doğan Armağanı), Kargıpınarı Belediyesi Kültür ve Sanat Yayınları, Kargıpınarı, 2010,

 

1.Ali Abbas Çınar, Muğla Karabağlar Yaylası (Tarih-Toplum-Kültür), Muğla, 2010 Esin Matbaası, s. 36-49

2.Şükrü Tekin Kaptan, “Günler ve Hayvanlarla İlgili Olarak Sürdürülen Batıl İnançlar”, Yörük ve Türkmenlerde Sosyal Hayat Sempozyumu, YÖRTÜRK, Ankara,2002, s. 137-157

3.Yaşar Kalafat -Mehmet Kiyani, “Kaşkay Türklerinde Sosyal Yaşam”, Yörük ve Türkmenlerde Sosyal Hayat Sempozyumu, YÖRTÜRK, Ankara,2002, s. 109-132

4.Yaşar Kalafat,” Milas Sarıkeçili Yörüklerinde Karşılaştırmalı Halk İnançları

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım

David Stepanyan: Ermenistan-Türkiye sınırı er ya da geç açılacak... Husumet sayfasının çoktan kapanması gerekirdi

Hiçbir sıkıntı bizi yarı yolda bırakamaz

Bakan Fidan'dan dikkat çeken açıklamalar: Esad ile görüşmeye hazırız

Elhan Mehdiyev: Azerbaycan, Rusya'nın pozisyonuna karşı çıkmayı düşünmüyor

Coni niye Kıbrıs’ta?

Kanlı 12 Eylül darbesinin üzerinden 44 yıl geçti

Şu bizim "Zengezur Koridoru" vakamız: Açılmasını kim neden ister, kim neden istemez?

Müzakereler son ana kadar devam ediyordu, Netanyahu tek konuşması ile her şeyi mahvetti!